Pazartesi günü çalışmaya başlayacağım. İşe gidip gelirken yeni, temiz kıyafetler giymek gerekiyor haliyle. Fakat benim yalnızca bir adet pantolonum ve üç adet gömleğim var. İki çift de eski ayakkabım. Gerçekten şaka değil, uzun yıllardır alışveriş yapmıyorum. Dün mecburiyetten büyük bir alışveriş merkezine gittik. Saatlerce gezinmiş olmamıza rağmen ben hiçbir şey alamadım. İçimden gelmiyor, çok sıkılıyorum ve o alışveriş merkezlerinde olup bitene anlam veremiyorum. Biraz bahsedeyim.
Evimizde bir senedir yemek masası ve giysi dolabı yok. Eski evimiz rutubetli çıkınca eşya alamadık. Bu yaz yeni eve geçince rahatladık. En azından bir yemek masası ve bir giysi dolabı alalım dedik ve önce İkea'ya gittik. Hayatımda ilk kez bu mağazaya gidiyorum ve evimizde bu mağazadan hiçbir eşya yok. Yalnızca iki yataklı kanepemiz, bir çalışma masamız var. Bir sehpada da yemek yiyoruz. Bir buzdolabı ve bir çamaşır makinesi var mecburen. Bunun dışında hiçbir eşyamız yok. Mağaza çok büyük bir yer ve içerisinde çok fazla uyaran var. Benim hemen başım dönmeye başladı ve çıkmak istedim. Çıkmanız da hiç kolay değil çünkü mağazayı zekice bir algı ile oluşturmuşlar. Çıkışa ulaşmanız için muhakkak her bölümden geçmeniz gerekiyor ve dakikalarca dolaşsanız dahi çıkışa bir türlü ulaşamıyorsunuz. Eşyalar tasarım olarak çok şık duruyorlar lakin çok pahalılar. Bunun yanında pek çoğunun da kullanışsız olduğunu düşünüyorum. Memleketteki bu İkea algısını da anlamış değilim. Herkesin evi aynı ve bu eşyalarla dolu. Hiçbir şey almadan geri çıktık ve bir daha gideceğimi de zannetmiyorum. Kendimi Pan'ın Labirenti adlı filmde gibi hissettim.
Gelelim kıyafetlere. Moda pek çok insan için önemli olabilir. Tabii modanın gelir düzeyi ile yakından bir ilişkisi var ne yazık ki. Giyim mağazalarının bir çoğu yabancı markalardan oluşuyor ve üst düzey gelir grubuna hitap ediyor. Annem terzilikten emekli olduğu için bu sektöre biraz aşinayım. Tekstil sektörü dünyada işçi emeğini en çok sömüren sektörlerin başında gelir. İşçiler çok zor şartlarda çalıştırılır, sosyal hakları yok denecek kadar azdır, sürekli mesaiye bırakılır ve emeklerinin karşılığını alamazlar. Alışveriş merkezlerindeki insan profiline baktığımda ise çok değişken olduğunu görüyorum. İnsanlar resmen alışveriş merkezlerinde yaşıyorlar. Bir ihtiyaç için gelmediği halde oralarda dolanan ve bir şeyler yiyip içen bir sürü insan var. Mağaza girişlerine tıkıştırılmış içi renkli toplarla dolu cam kafeslerde ise anneler sözde çocuklarını eğlendiriyorlar. Düşünsenize, bir çocuğun çocukluğu alışveriş merkezinde top dolu cam kafesin içinde oynayarak geçiyor. Çocuklar büyüdüklerinde ve çocukluk anılarını hatırladıklarında büyük bir hayal kırıklığı yaşamaları işten bile değil.
Geçtiğimiz yıl öğrencilerime "hayal fabrikası" adında bir proje vermiştim. Proje kapsamında onlara sınırsız bir özgürlük tanıdım. Üretmek istedikleri şeyler nelerdi? Dünyayı daha iyi bir hale getirmek için geri dönüşüm ürünlerinden, çevreye yararlı, patenti kendilerine ait olacak orijinal fikirlerin taslaklarını çıkarmalarını ve bunu birer projeye dönüştürmelerini istedim. Ortaya inanılmaz fikirler çıktı ve biz bu ürünleri okulumuzda sergiledik. Şimdi dönüp baktığımda alışveriş merkezlerinde koşan çocukları gördükçe çok üzülüyorum. Evlatlarınıza bunu yapmayın; aynı kıyafetin beş farklı rengini almaya arzu duymak yerine yeni bir şeyler üretmeye arzu duyan çocuklar yetiştirmeye gayret edin. Zaten eğitim sistemi olarak ülkece hiç iyi bir yere gitmiyoruz. Bari kendi çocuklarınızı bu tüketim çılgınlığının içine sürüklemeyin.
5 yorum:
Ne de güzel anlattınız.. Eleştirilecek, düzeltilecek şeyler bunlar. Hele o çocuklar gelecekte birer yetişkin olunca üretseler , ne istediklerine kendileri karar verebilseler.. Ailelerin çoğu bilinçsiz çocuk büyütüyor bu aşamada sizin gibi öğretmenlere çok ihtiyaç var 🙏
Edischar ;)
Çok teşekkür ederim. İstanbul gibi büyük yerlerde çocukların durumları sanılanın aksine daha da zor. İmkanların çokluğu çocukları iyi yerlere götürmüyor bilakis alanlarını bile daraltıyor. Bu durumda en çok dilediğim anne ve babaların bilinçli olması.
Gerçekten böyle sade yaşayan ve düşünceleri sistemin dışına çıkabilen o kadar az insan var ki.Sizi yürekten tebrik ederim. Çoğu insan nasıl yaşadığının farkında bile değil.Aklıma hep böyle durumlarda su karşılaştırma gelir"1984’de insanlar acı çektirilerek kontrol edilirken;
Cesur Yeni Dünya’da insanlar mutlu edilerek kontrol edilir..
Kısacası Orwell nefret ettiğimiz şeylerin sonumuzu getireceğini düşünüyordu..
Huxley ise sevdiğimiz şeylerin.."
Yine de ikea’nın çok fonksiyonel ürünleri var özellikle de dar alanları iyi değerlendirmek için. Bir de kısa yolları iyi öğrenmek gerekiyor onun için de birkaç kez gidip pratk yapmak gerekiyor:) ben de zamanında çok kayboldum ordan biliyorum. Şuan yükselen döviz kurları nedeniyle artık kedime tüy toplama rulosu dışında bir şey alamasam da yeni evin için çok güzel çalışma alanı eşyaları bulabilirsin sevgili beyaz, haftaiçi sakin bir zamanda ziyaret etmeni öneririm. Haftasonuysa asla!:)
Şeyma Nil ;)
Güzel düşünceleriniz için çok teşekkür ederim :) İki güzel eserin karşılaştırması da çok anlamlı, esasen sonuç hep aynı kapıya çıkıyor. İnsanlar bir şekilde zaafları ile birlikte manipüle edilebiliyorlar. Umuyorum sistemin dışında kalmayı tercih eden insan sayısı artar da bir şeylere çare olabiliriz.
Dr. eamer ;)
Dolaştığımda zihnim o kadar çok karıştı ki, nereden çıkacağımı bilemedim, bakmak istediğim şeylerin nerede olduğunu uzun süre bulamadım derken bende olumsuz bir izlenim yarattı :)
Yorum Gönder