Vüs'at O. Bener okumaya yakın zamanda "Kapan" adlı öykü derlemesi ile başlamıştım. Birkaç gün önce "Mızıkalı Yürüyüş/Kara Tren" adlı öykü kitabını okudum. Yazını bana çok iyi geliyor; ifade etmek istediklerim, yazamadıklarım hep onun satırları ile özdeş. Bakışı, kelimeleri diziş biçimi, kendinden öylesine rahat ve aynı zamanda gerçekçi bahsetmesi, hissettiklerinden de öyle, saklamadan, bir yerlere kaçmadan. Beni gerçekten etkiliyor.
Şu an dışarıda epey kar var, onca yolu aşıp Yky'ye gitmem mümkün değil, sanırım bir kaç gün daha bekleyeceğim, karlar erir erimez "Dost Yaşamasız" ve "Siyah Beyaz" kucağımda döneceğim eve.
"Mızıkalı Yürüyüş/ Kara Tren"den sevdiğim bir bölüm paylaşmak istiyorum, sonra da hemen kar tanelerini izlemeye gideceğim:
"Geçen pazar, 22 Ağustos 1993. Günleri somutlaştırmak gereksemesini neden duyuyorum acep? Yaşandığına inandırmak için mi kendimi? Nice gün'ler geçip gitti, gidecek, bir gün GÜN bile olmaktan çıkacak, öyleyse bu çabanın anlamı ne? Yok anlamı. Gökyüzü, denizler, uzay, yıldızlar, ,insanlar dışında her şey bilinçsizliklerince durup duracak. Moleküle dönüşeceğiz herhalde. Asimov'a bakılırsa hepi topu sekiz milyar yıl kalmış, ömrümüzü sıfırlamaya. Peki, tüm bilgilerden, değer yargılarından kurtulmuş, kendi ekseninde dönenen, kurduğu tuhaf dünyasında bir süre canlılığını koruyan, ilgilerden kopuk, yadırgı yaşamayı sürdürmek mi yeğlenmeli? Ben bu korku filmini ne çok yönettim."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder