19 Ağustos 2023 Cumartesi

Yeni Dönem Planları

Okullar açılana kadar önümüzdeki sene için plan-program yapmaya karar verdim. Verdiğim kararların hepsine uyamayacağımı biliyorum lakin planlar yapmak ve bu planları uygulamaya çalışmak hayatımı daha düzenli hale getiriyor. En azından böyle olunca kendimi daha iyi hissediyorum. 

Uzun süredir spor yapmıyorum, spor dediğim de ev egzersizleri. Spor salonlarını hiç sevmiyorum. Oldukça zayıf ve kas kütlesi olmayan bir beden yapısına sahip olduğum için ağır antrenmanlar yapamıyorum. Ama bir dönem uzun süre yapmış ve kendimi fiziki anlamda daha zinde hissetmiştim, faydalarını da görmüştüm. Yani bu seneki ilk plan spor ve hareket. 

Son iki yıldır düzenli bir okuma rutinim yok. Artık eskisi kadar yoğun bir şekilde okuyamıyorum. İş yoğunluğu, odaklanmakta yaşadığım zorluklar vesaire derken okuma tempomu epey kaybettim bence. Hala okuyorum ama istediğim düzende ve sıklıkta değil. Bu sene bunu düzene koymakta kararlıyım. 

Beslenme rutinim yazın bir miktar bozuldu. Kilo konusunda aşırı olmamak ile birlikte obsesif bir yapım var. Özellikle karın bölgemdeki en ufak bir yağlanmaya bile tahammül edemiyorum. Ve çoğunlukla da güzel bir beslenme rutini uyguluyorum. Zaten uzun ve ince bir fiziki yapım olduğu için kilo almaya da meyilli biri değilim. Yine de sağlıklı besinlerle devam ettiğim rutine pazartesi itibari ile geri dönmeyi planlıyorum. (Bu sene seminer dönemi kahvaltıları çok güzel olsa da her zamanki aralıklı oruç rutinime uyacağım, kendime söz veriyorum). 

İngilizcede kendimi daha iyi bir noktaya taşımam gerekiyor, bunun için nereden başlasam bilemiyorum. Okullar açılana kadar bununla ilgili de bir plana ihtiyacım var. Bakalım bu sene bu enerjiyi bulabilecek miyim? Bu konuda tam kararlı olmasam da listeme ekleyeceğim. 

Kararsız kaldığım durumlardan biri ise doktora yapıp yapmamak konusunda. Akademiyi sevmiyorum, aktif mesleki hayatımda da bana gözle görülür bir etkisinin olacağını düşünmüyorum. Yoğun bir iş temposunda doktora çalışmaları yürütmenin de epey zor olacağı aşikar. Fakat böyle bir imkanım var, biraz hazırlık yaparak istediğim alanda bir doktora programına girebilirim. Fakat ne gerek var diyor bir yanım. Bunu şimdilik listeye eklemiyorum. Aklımın bir köşesinde kalmaya devam etsin. 

Oturduğum yere yakın bir spor salonunun yüzme havuzu var. Havuz için kaydolup bazı günler yüzebilirim diye düşünüyorum. Bundan da tam emin değilim ama nedense bana iyi geleceğini hissediyorum. Bunu yine de listeye eklemek istiyorum. 

Son olarak kendimi iyi hissedeceğim bir hobi ya da kurs bulma fikrim var. Daha önce çeşitli kurslara katıldım. Hatta bunlardan biri Caferağa Medresesi'nde katıldığım porselen desenleme ve boyama kursuydu. Çok eğlenmiş ve epey güzel çalışmalar yapmıştım. Belki hafta sonları birkaç saat bana iyi gelebilecek bir el becerisi kursuna gidebilirim. Aklımda minyatür var. Bunu da listeye ekliyorum yine emin olmamakla birlikte. 

Evet, listem sanıyorum ki bir seneyi dolu dolu geçirmemi sağlayacak yoğunlukta. Tabii ki hepsini yapamayacağım ama bazı hedeflerimi gerçekleştirebilsem bile kendim için önemli adımlar atmış olacağım. 

17 Ağustos 2023 Perşembe

Başlangıç

Tatil bitti ve okula geri döndüm. Ofis masama oturdum, sabah kahvemi aldım ve bir şeyler yazmak istedim. Bu hafta okula yeni gelen öğretmenler için oryantasyon haftası. Bölümümüze yeni bir öğretmen arkadaş geldi, ben de ona destek olmaya çalışıyorum üç gündür. Haftaya tüm öğretmenler okula gelince işler iyice yoğunlaşacaktır. Toplantılar, planlamalar, ilk ünitelerin oluşturulması, check-listler... Bu hafta yeni başladığımız için pek bir işim yok, esasen sıkıldım da. Normalde uzun yaz tatili dönüşlerinde adaptasyon süreci yaşamam. Yine yaşamadım fakat içimde bir sıkıntı ile başladım. Uyku düzenim ve yeme düzenim hemen bozuldu. Üç gündür psikosomatik olduğunu düşündüğüm baş, boyun, göz, mide ve karın ağrıları peyda oldu. Bu kadar uzun ve güzel bir tatilden sonra yeni bir başlangıç yaş geçtikçe daha zor geliyor sanırım. Neyse, birkaç güne elbet alışacağım. 

Bu sene bölüm başkanlığı görevimin ilk senesi olacak. Bunu hiç dert edinmedim, işler nasıl ilerleyecek bilmiyorum ama kendime güveniyorum bu konuda. Altından kalkarım bir şekilde. Bu yeni görev dışında 6. sınıfların müfredatını da baştan sona yenilemem gerekecek. Bu da demek oluyor ki bir sene boyunca her hafta sonu saatler boyunca çalışmaya devam. Her şey o kadar hızlı değişiyor ki, öğrencilere sürekli yeni çalışmalar hazırlamak zorunda kalıyoruz. Bunca işe rağmen umarım güzel ve aralarda dinlenebildiğim bir yıl olur. 

Ofis masamı düzenleyip, işlerimin başına dönsem iyi olacak. Bu sıcakların bir an evvel son bulmasını ve biraz rahat nefes almayı diliyorum.

14 Ağustos 2023 Pazartesi

Tuhaf Bir Sabah

Bu sabah erken uyandık, kahvaltı yaptık. Seminer dönemi başlamadan önce biraz alışveriş yapmamız gerekiyordu. Kahvaltıdan sonra önce annemin ilaçlarını yazdırmaya, sonrasında da alışverişe gitmeye karar verdik. Giyim kuşama pek düşkün biri değilim. Üzerimdeki şeyler giyilmez hale gelene kadar giyerim, çok az kıyafet alışverişi yaparım. Çalışmaya başlayacak olmam nedeni ile birkaç elzem eşyaya ihtiyacım vardı. Sabah olumsuz hiçbir şey olmadı ama içimde bir sıkıntı ile uyandım. Kahvaltıdan sonra annem hazırlanmaya başlamıştı, ben de yatağımda oturmuş müzik dinliyordum. Onun hazırlanması bittikten sonra ben de hazırlanacaktım. Bir anda tarif edemeyeceğim bir baskı hissettim vücudumda. Titremeye ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Hemen annemi çağırdım, bir süre onun omzunda ağlamaya devam ettim. Sanki kötü bir şey olacakmış gibi bir his vardı içimde, çok ağır bir his. Bunu nasıl tarif etsem bilemiyorum. Sanki beni boğuyorlarmış gibi. Bir şeyler çok ağır gelmiş gibi. Kendime geldiğimde yarım saate yakın bir zaman geçmişti. Biraz derin nefes aldım, su içtim ve oturup dinlendim. Annem programı iptal edelim dedi ama etmek istemedim. İşlerimizi hallettik ve eve döndük. 

3 yıl önce arkadaşlarımla birlikte Olimpos'a tatile gittiğimizde de benzeri bir şey yaşamıştım. Zaman zaman sebepsiz ağlamalarım olur. Bir film izlerim, bir şeyler okurum ve ağlamaya başlarım. Bazen durup dururken ağlamak gelir, içim acır. Özellikle bu ağlamalarım depremden sonra artmaya başladı. Uzunca bir süre etkisinden çıkamadım. Bu durum İstanbul'da yaşadığımız için kaygılarımı iyice tetikledi. Fakat tek sebebi bu olamaz. Bu sabah neden böyle bir şey yaşadım, beni tetikleyen bir şeyler mi oldu anlam veremiyorum. Normalde bir insan yeni alacağı şeylerden mutlu olur, en azından buna dair bir heyecanı olur. Bende ise bu durum bir zorunluluk olarak işliyor. Çalışıyorum, iş yerinde yırtık ayakkabılar ile dolaşamam biliyorum fakat bunu çok umursuyor muyum? Hayır, senelerdir yalnızca iki ayakkabım var ve kenarlarının yırtılmış olması benim için dert değil. Ya da kirli ve iyice eprimiş olmamak koşulu ile giydiğim giysilerin hiçbir önemi yok. Bunlar benim için heyecan verici şeyler değiller, bugün yaptığım hiçbir alışverişe de mutlu olamadım. Sabah bu olumsuz deneyimi yaşamamış olsaydım da alışverişten mutlu olarak dönmeyecektim. Yaşadığım bu durum sanıyorum panik atak gibi bir şeydi, tabii ki kendime tanı koyamam ama okuduğum, bildiğim kadarı ile böyle bir deneyime benziyordu. Epey kaygılı da bir insan olduğum su götürmez bir gerçek. 

Bir daha aynı şeyi yaşamam umarım, çünkü çok olumsuz bir deneyimdi. Üç yıl öncesinde yaşandı ve bir daha yaşanmayacak sanmıştım, yanılmışım. Bunun üzerine biraz düşüneceğim. Belki de artık gerçekten bir psikolojik destek almanın vakti gelmiştir.

13 Ağustos 2023 Pazar

Tatil Güncesi: Altınoluk

Hafta başında tatile çıktık, dün gece de döndük. Şu yaşıma kadar yaptığım en huzurlu tatillerden biriydi. Yaz başında araştırma yaparken uzun saatler boyunca yolculuk yapmayacağımız aynı zamanda sakin bir yerler aradım. Altınoluk'ta güzel bir eşyalı daire buldum. Ve kararımızı verip tatilimizi gerçekleştirdik. 

Kaldığımız ev veranda tarzında kocaman bir balkonu olan, bahçesinde ise çeşit çeşit çiçekleri ve ağaçları olan ferah bir evdi. Bizim için de çok kullanışlı oldu. Gittiğimiz ilk gün evin önüne halk pazarı kurulmuştu. Buna çok sevindik. Tüm gıda alışverişimizi halk pazarından yaptık, tatil boyunca da tüm yemeklerimizi kendimiz hazırladık. 

Altınoluk çok sakin bir tatil beldesi. İnsanları güler yüzlü, yardımsever. Plajları oldukça temiz, denizi güzel, sokakları da bir o kadar düzenli. Genelde gençlerden ziyade orta ve üstü yaş nüfus yoğunluğunun fazla olduğu dikkatimi çekti. Eğlence mekanı, bar, gece hayatı vs. gibi özellikleri olan bir yapıda değil. 

Tatil boyunca sabah erken saatlerde denize girip güneşlendik, öğle saatine doğru eve dönüp kahvaltımızı yaptık. Büyük oranda balkonda vakit geçirdik. Akşamları da epey hareketli olan çarşı merkezinde gezinip, yürüyüşler yaptık. 

İlk kez burada rastaladığım bir detay da epey hoşuma gitti. Altınoluk'ta dolaşırken bazı sokak başlarında kazanlarla lokma yapıldığını ve insanların da kuyruğa girerek lokma aldığını görmüştük. Bir sabah uyandığımda kaldığımız evin çaprazında bulunan başka bir evin önünde lokma yapıldığını gördüm. Tam da kahvaltı yapıyorduk ve ben de cüzdanımı alıp sıraya girdim. Meğer satın alınmıyormuş, hayır lokması olarak ev sahipleri yaptırıyor ve insanlara dağıtıyormuş. İki tane abla, kazanların başlarında hamur bitene kadar lokma yapıyorlar. Biz de nasiplenmiş olduk. Bu gelenek beni çok sevindirdi. Üzüldüğüm kısım ise İstanbul'da sürekli paramız ile bir şeyler satın aldığımız için, o esnada yaşadığım yabancılık hissiydi. Çünkü büyük şehirlerde parasız herhangi bir şey yapmak mümkün değil. Bizden ne çok şey çalıyor bu şehir...

Tatil evimizde bir televizyon vardı. Bizim kendi evimizde yıllardır bir televizyonumuz yok. Bu nedenle televizyonda yayımlanan programlar ile ilgili de bir bilgim yok. Evde otururken şu televizyonu açayım dedim, gerçekten hiçbir şey değişmemiş. Saçma sapan programlar vardı. Hele bir tane programa denk geldim ki evlere şenlik. Gelinler yemek yapıyor, kayınvalideleri de gelinlerin yemekleri arasından tadım yaparak kendi gelinlerinin yaptığı yemeği tespit etmeye çalışıyor. On, on beş dakikada bir de stüdyonun orta yerine gelerek göbek atıyorlar. Gerçekten çok enteresan. İyi ki evimizde televizyon yok dedim bir kez daha. 

Güzel bir tatili daha geride bıraktık, Çarşamba günü çalışmaya başlayacağım. Tatil sonrası biraz zor olacak ama adapte olacağım bir şekilde. Umuyorum güzel bir çalışma yılı olur. 

5 Ağustos 2023 Cumartesi

Zihinle Diyaloglar

Dün yine en sıcak günlerden biriydi, bugün de öyle. Epey bunalmış vaziyetteyim, yalnızca dört saat uyuyabildim. Bir o yana bir bu yana dönerken hiç uyku tutmadı. 

Tatile çıkmamıza iki gün kaldı, sahilde kullanabilmek için bir güneş kremi almam gerekiyordu. Böyle ürünler alacağım zaman çok sıkı bir araştırma yapıyorum. Neredeyse alacağım ürün hakkında makale yazacak konuma geliyorum. Bir tür takıntı herhalde. Hazır bunun için dışarı çıkmam gerekirken ben de bu alışverişi minik bir geziye dönüştürmeye karar verdim. Beşiktaş'a doğru yola çıktım, çok sıcak olmasına rağmen epey yürüdüm. Önce tabii ki bir bir bütün kitapçıları gezdim. Kitapçı gezerken kendimi kaybediyorum, zamanın da nasıl geçtiğini anlamıyorum. Raflarda uzun uzun dolaşırken de sanki bir görevli gelip beni uyaracakmış gibi endişeye kapılıyorum. Her şey o kadar hızlı akıyor ki, uzun uzun bir mağazada vakit geçirmek sanki tuhaf bir durum haline geldi. En azından ben öyle hissediyorum diyelim. 

Sonra kendime bir soğuk kahve ısmarladım. Kahvemi alıp bir masaya oturdum, biraz etraftaki telaşlı insanları inceledim. Acaba Ahmet Hamdi Tanpınar şu an burada olsaydı neler hissederdi gibi tuhaf bir soru geçti aklımdan. Bazen sevdiğim yazarların kitaplarının içinden çıkamadığımı düşünüyorum. İnsanlar sokaklarda vızır vızır dolaşırken, bir kafede tek başına oturup kısık gözlerle gözlem yapan ve kendi zihni ile konuşan bir adamdan da başka bir şey beklenemez sanırım. 

Etrafta biraz daha yürüdükten sonra terden sırılsıklam şekilde eve döndüm. Yarın da yolculuk için kek, poğaça falan yapmayı planlıyorum. Çünkü otobüslerin mola verdikleri yerleri hiç sevmiyorum, buralarda yemek yemeyi de. Nedense bana hep soğuk, karanlık ve tekinsiz gelmiştir bu yol kenarı mola yerleri. Sanırım biraz da hüzünlü bir yapıları var. Beklentilerle, üzüntülerle ya da sevinçlerle çıkılan yolculuklar, kavuşmalar, ayrılıklar, acı haberler... Kırık Bir Aşk Hikayesi isimli filmi bilir misiniz? Kadir İnanır ile Hümeyra da bir yol kenarı mola yerinde veda etmişlerdi birbirlerine. Annemin hastalığı sürecinde her hafta sonu İstanbul'dan Eskişehir'e giderken bu mola yerleri bana daha da ağır gelirdi. Belki de bundan kaynaklıdır. 

Tatillerde, boşluklarımda genelde kendime böyle İstanbul içi gezmeler hediye ediyorum. Bazılarına tuhaf geliyor bu durum. İnsanlar yalnız başlarına kafelerde oturmayı, yalnız dolaşmayı, yalnız sinemaya, tiyatroya ya da konsere gitmeyi sevmiyorlar. Benimse çok hoşuma gidiyor. Belki de iki kişilik ailemizde çocukluğumdan beri yalnız kalmaya alışkın olduğum içindir. Ama günün sonunda çok iyi geldiğini söyleyebilirim. Bu gezilerimde sadece zihnim ile konuşuyor, defterimi çıkarıp notlar alıyor ve insanları müthiş şekilde gözlemleyebiliyorum. İnsana iyi gelen bir tarafı olduğu kesin, en azından bana iyi geliyor. Yazımı çok sevdiğim Frantz isimli filmin soundtrack'i ile yazdım ve Frantz'a bir selam çakarak noktalayayım. 

3 Ağustos 2023 Perşembe

Andre Maurois - İklimler

"Çok güzel anılar hüzünlüdür her zaman. Geçici olduklarını duyar insan, durdurmak ister, bir şey gelmez elinden". 

"Mutluluk, kaygı içinde bir duraklamadır".

Bugün bir romandan bahsetmek istiyorum. Az önce okumayı bitirdim. Tüm gün okudum, metnin başından hiç ayrılmak istemedim. Balkondaki yerimi alıp, bu sıcak yaz akşamında, bu özel metin hakkında birkaç şey söylemek istedim. 

"Birdenbire gidişim sizi şaşırtmış olmalı. Özür dilerim ama pişman değilim". 

1900'lü yılların başları, Fransa. Bir aşk öyküsü görünümlü olan ama aşkın yalnızca bir imge olarak kullanıldığı aslında aşk dışında her şeyi anlatan çok fazla metin yoktur. İklimler, bunlardan biri. Genç bir adam, genç bir kadına rastlıyor. Genç kadın çok güzel, oldukça uçarı görünüyor, çocuksu aynı zamanda, hayatın gizli hazlarının peşinde koşar görünen bir yapısı var, ilkbahar çiçekleri gibi renkli ve neşeli, sözcüklerinin tamamını bir mantığa oturtmak mümkün değil, yalnızca güneşli bir günde esen tatlı bir rüzgarın esintisine kapılmış gibi, beyaz elbisesi ile güne aydınlık bir soluk katıyor. Genç adam etkileniyor, onun varlığının yanında kendini iyi hissediyor, hayalindeki "kraliçeyi" bulduğunu düşünüyor, o olduğundan emin oluyor, geçirilen güzel günlerin ardından bir evlilik geliyor. Kadının güzelliği adamda kuşku ile karışık bir kıskançlık oluşturuyor. Fakat kadına karşı o kadar büyük bir zaafı var ki, öfkesi hemen diniveriyor, kadın gülümsüyor, umursamıyor, özgürlüğünü, evliliğin getirdiği kurallar bütününe yeğ görüyor. Tıpkı Anna Karenina gibi, aşkın ve tutkunun sonsuz olmadığını biliyor ama bir yandan da aşkı ve tutkuyu yakaladığı yerde, toplumun, kutsal saydıklarımızın beklentilerine boyun eğmemeyi tercih ediyor. Kısacası yaşamayı seçiyor, dolu dolu. Hayatın geçiciliğinin farkında, sonun farkında. Ve kadın günün birinde gidiyor. Ve kadın yine günün birinde intihar ediyor. O çelimsiz nehir, nihayetinde denizine kavuşuyor. 

"İnsan karşısındakinin tüm yaşamını durmamacasına yenilenen bir zenginlikle doldurmasını bilmiyorsa, sevilen varlığı kendimize bağlamamız için büyük bir aşk yetmez".

Metnin ikinci yarısını ise adamın yeni eşi kaleme alıyor. Bu sefer onu çok seven, kıskanan ve eşini her şeyin üstünde tutmaya çabalayan, sadık bir kadın beliriyor adamın hayatında. Fakat adamın gönül yorgunluğu, ilk kadına olan aşkı baskın çıkıyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmuyor, yeni atılan adımlar iki kişiden oluşan bu paylaşım biçiminin getirmesi beklenen neşeyi, tazeliği ve canlılığı alıp yok oluyor. Kırılan parçalar yeniden bir araya gelmiyor. Adam da bir süre sonra bir hastalığın pençesinden kurtulamıyor ve hayata veda ediyor. 

"Sonsuz olanı buradan başka yerde ararız her zaman; her zaman, varlığın bakışını şimdiki durumdan ve şimdiki görünüşten başka şeye yöneltiriz; ya da, sanki her an ölmek ve yeniden yaşamak değilmiş gibi, ölümü bekleriz. Her an yeni bir yaşam sunulur bize. Bugün, şimdi, hemen, tutabileceğimiz tek şey budur".

Öyle ya, sevilmek güzel şeydir. Kanımca, sevebilmek, sevilmekten de güzeldir. Sevebilme yetisine sahip olan, dünyayı ve sevdiğini tüm kusurları ile kucaklar. Sevilen, çoğu zaman çokça sevildiğinin farkındadır. Bu farkındalık çoğu zaman, sevilenin de kendisinin sevebileceği başka bir sevilen bulma arzusu ile sonuçlanır. Tıpkı Odile'in yaptığı gibi. Ama onu suçlayamayız. Çünkü o aşkın, tutkunun ve hazzın geçiciliğinin farkındadır. Bunları, kendinden yükseğe koymaz bilakis bunların kendinden bir parça olduklarını düşünür. Arar, yaşar ve sonra yeni bir yolculuğa çıkar. Ta ki, sevebilen olmanın verdiği yüce gönüllülüğü keşfedene kadar. Mevsimler geçer, iklimler değişir, bedenler toprağa karışır lakin seven ve sevilen arasındaki ilişki oracıkta olduğu yerde yaşamaya devam eder, seven ve sevilenden bağımsız olarak.