22 Nisan 2023 Cumartesi

Yakın

Bugün Mubi'de bir film izledim ve içime kocaman bir ağırlık çöktü. Çocukların gözünden anlatılan filmlere ve büyüme hikayelerine karşı bir ilgim var, belki mesleğim gereği belki de kendimden bir şeyler bulduğum için seviyorum, emin değilim fakat film, anlatmak istediğini oldukça sade, apaçık anlatması ile beni çok etkiledi. 

13 yaşında iki erkek çocuğu, komşular, en yakın arkadaşlar, birinin adı Leo diğerinin Remi. Leo ve Remi, tüm yazı yaşadıkları taşrada büyük bir mutluluk içinde geçirirlerken, okulların açılması ile birlikte sancılı bir süreç baş gösteriyor. Birlikte uyuyan, günün her saatini birlikte geçiren çocukların ilişkisi, Leo'nun sosyal baskı nedeni ile kendini Remi'den uzaklaştırmaya başlaması ile birlikte çıkmaza giriyor. Okula başladıklarında bu iki erkek çocuğun yakınlıkları okul topluluğu içinde fark ediliyor. Sosyal çevresinden dışlanacak olmayı, zorbalığı ve sözlü tacizi kaldıramayan Leo, giderek kendini en yakın arkadaşı Remi'den uzaklaştırmaya başlıyor. Remi tam olarak ne olduğuna anlam veremiyor. Duygusal dayanıklılığı Leo'dan daha zayıf fakat kurduğu bağ Leo'dan çok daha güçlü. Remi'nin çocuk kalbi, çok sevdiği arkadaşının kendinden uzaklaşmasını kaldıramıyor ve Remi intihar ediyor. 

Bundan sonraki süreç psikolojik olarak çok daha ilgi çekiciydi. Aslında Leo'nun ortalığı yakıp yıkmasını, bir şekilde içinde barındırdığı suçluluğu dışa vurmasını bekledim film boyunca. Fakat öyle olmadı. Leo, Remi'nin ölümünden sonraki süreçte tüm gündelik aktivitelerine devam etti. Ruh halinden çok zor ayakta kaldığı anlaşılsa da, fiziki olarak gündelik hayatın sorumluluklarının hepsini yerine getirdi. Bu noktada durup biraz düşündüm. Hepimizin acı ile baş etme yöntemleri farklı. Yine hepimizin duygusal dayanıklılığı da farklı. Leo, içinde yaşattığı ve büyüttüğü acıyı bir türlü akıtamadı; filmin bazı sahnelerinde bu acıyı çok zor taşıdığına dair izlenimler edindim. Bazen, bir acı karşısında hepimizin aynı şekilde üzülmediğine yakından ya da uzaktan tanık olmuşuzdur. Acı, kimi zaman fiziken yoğun görünmüyor olabilir ama ruhen kimi daha fazla etkilediğini kestirmek zor. Bunun için insanları suçlamak da anlamsız. Gördüğüm kadarı ile Leo, bu acıyı herkesten daha yoğun yaşadı. Onun, gündelik hayatına çok kolay devam ediyor gibi görünüşü, kesinlikle herkesten daha az acı çektiği anlamına gelmiyor. 

Alice Miller'ın "Yaratıcı Çocuğun Dramı" isimli kitabında okumuştum, bir yerde şuna benzer bir şey diyordu: "Bir çocuğun sevdiği birinin sevgisini kaybetmesi, onun için ölümle eşdeğerdir". Sevgisizlik Remi'nin hassas ruhuna ağır geldi, bu acıyı daha fazla içinde taşıyamadı. Kendime, kendimi en çok hangi çocuğa yakın hissettiğimi sorduğumda cevabım çok netti, Remi. Onun yaşlarındayken tıpkı böyle bir çocuktum.

Bazen çocukların duygularını es geçebiliyoruz, olaylara onların dünyasından değil de bir yetişkin dünyasından bakmayı tercih edebiliyoruz. Bu, öğretmenken de böyle. Fakat çocuklar muhakkak bir yerde bir mesaj veriyorlar. Remi, Leo ile aralarının açılmaya başladığı ilk zamanlar; ailesi ve Leo ile kahvaltı masasında iken aslında göz yaşları ile bir mesaj vermişti. Fakat bu mesajları her zaman için vaktinde alamıyoruz. Filmin sonunda Remi'nin annesi ile Leo'nun sahnesi de beni çok etkiledi. Yas sürecindeki anne, belki de yapabileceği en zor şeyi yaptı. Leo'ya kucak dolusu sarıldı. 

Remi büyüyemedi lakin Leo büyürken çocuk kalan Remi'yi her daim hatırlamaya devam edecek.  

Hiç yorum yok: