Suzan diyo ki fıtratında var, adamın eve geldiği yok. Varsa yoksa para, bizim Cumali'ye tebelleş olmuş son zamanlar. Kasa taşıyomuş hamal bozması, elinde işi gücü var, dükkanı var yetmiyo adama. Ben de istiyom şöyle evin içinde kurum kurum otursun, akşam çay demleyeyim, bisküvi açayım yanına. Sonra televizyondaki programlara bakalım. Hatta yetmesin televizyonun anteni bozulsun da çatının tepesine çıksın şöyle heybetli heybetli. Yok abla, valla bu adam bir tuhaf. Kır dizini otur evinde, adam çalışıyo işte diyon da öyle demekle olmuyo.
Sabiha'nın kocası geceleri hep evinde. Karısının, çocuklarının başında, koluna giriyo akşamları parka çıkıyolar. Geçen de Kazım'ın aile çay bahçesine çıkıp çekirdek çıtlamışlar. Valla özeniyom, haset de ediyom işte. Yoksa başka karılarla mı geziyo abla he, valla Hüsnü yapmaz öyle işler diyon ama adam kısmı belli mi olur. Vallahi bu adam beni aldatıyosa bir dakka durmam bu evde aha buraya da yazıyom. Nereye mi gidecem? Doğru ya nereye gidecem, üzül üzül bu damın altında otururum anca. Menkıbe'nin kocası için de öyle böyle diyolar zaten, karı üzüntüsünden verem olacak yakında. Duymuş, Hasibe kulağına çıtlatmış geçen ayki günde. Dur abla, çayını tazeleyeyim de şu bizim programı açalım. Vallahi ne varsa gene bu televizyonda var. İnsan kederini unutuyo.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Sıradan biri olmanın özlemi sarıyor böyle yazılarda.
Kim Bilir ;)
Çok güzel bir cümle olmuş, üzerine söyleyecek bir şey bulamadım.
Sıradan insan olmanın özlemi...
Yorum Gönder