Dünyanın iklimi böyledir, göl boyu, diz boyu her bir çiçek. Değirmende dönen su, akışını bulan su, yolunu bulan su. Ben bir ton balığı kıvraklığında, ben bir diyardan diğerine uzun yollarda, uzun gecelerde. Bir mevsimden bir mevsime geçerken hazin kalan son bir pencere, perdeleri üzerinde. Ahşap salıncak bahçede, yanında rakı şişeleri, gazete kağıtları ise eski tarihli, konsolun üzerinde.
Bir masal bucak diyar, alemden aleme hangi dünyanın düzeninde elim, payıma kalan kimin hakkı? Bir derece, güneş, ayın etkisinde, gökyüzünde. Varlığımdan doğan mucize, yokluğuma gebe, her geçen gün büyümekte, her geçen gün ölmekte.
Ben şimdi bir deniz, düzenin bir yerine tutunmuş, sundurmanın altında, küme küme ateş böcekleri avlunun başında. Rüzgar mı değdi yoksa bana? Cümle alem geçerken bir kapıdan, ben hep dışarıda kalan, sonradan gelen. Meraklı, bir de yorgun, çokça kasvetli.
Annem sandıktan çıkarırdı gelinliğini, asardı bahçedeki ipin üzerine. Gavur sateni, çift dikiş kenarları, sepya fotoğraflarda gülümseyen hep o kadın. Sonra bir adam, yollara düşmüş, mizacım ona benzemiş, o da göle beyhude maya çalmış.
Son bir dönüş bu yoldan, bıyıklarımın altından toprağa uzanan sıcacık damlalar, ter ter. Gafilin başında takkesi, elinde bir somun ekmek. Sorar, düşünür zihni elbet, kara entarisinin altında çürümüş, eskimiş. Yaban, mızrak ucunda bir kısa bilmece. Hani der, yüreğim dünyanın neresinde? Zulüm görmüş, alınmış, elem sarmış, kederle yuvarlanmış, ardı hep yeşil ormanlar.
Niye böyle uzundur bu yollar?
"No Land'in bu şarkısı için naçizane kalemimden döküldü bu satırlar, şarkıyı öksüz, hikayesiz bırakmamış olduk. Her şarkının elbet bir hikayesi vardır, hikayeyi yaratan, şarkıları yaratan önemli değildir. Kuş sürünün üstünde uçar, sürü toprak yolda iz sürer. Ben bir hikaye uyduruveririm, bir başkası hikayemden gerçek çıkarır. Sen bir şarkı tutturursun, bir başkasının diline dolanır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder