"Aşk, şenlik, mutluluk, yuva, ana, baba, koca; bütün bu sözcükler yarı yarıya ölüydü şimdi, günden güne de ölüyordu. Ev, içinde yaşanılan bir yer; aşk, pek metelik verilmeyen bir budalalık; şenlik, güzel oynanan bir çarlistonla ilgili bir deyim; mutluluk, öbür insanlara caka satmak için kullanılan kaypak, ikiyüzlü bir terim; baba, kendi varlığının tadını çıkaran bir birey; koca, birlikte yaşanan, birlikte içkili eğlencelere gidilen bir adamdı. Büyük sözcüklerin sonuncusu olan cinsellik ise, sizi bir an coşturuveren, sonra da her zaman olduğunuzdan daha yıkılmış bir durumda bırakan bir heyecan için kullanılan, bir kokteyl parti deyimiydi. Yıpranmak, sanki çok ucuz bir kumaştan yapılmıştı da, insan durup dururken yıpranıyordu."
Çok güzel değil mi bu sözler? Lawrence, yaşam tutkusunu, tümden yaşamak hadisesini "büyük sözcükler" başlığı altında tek paragraf ile irdeleyiveriyor. Belki biraz karamsar, belki biraz negatif yönünden bakıyor. Çünkü bu satırları düşleyen kişi Connie. Connie'yi çok fazla anlatamıyorum, onun ruhi durumunu anlayabilmek için Lawrence'i okumak gerek. Connie'yi bir şekilde, bir yazı ile anlatmaya devam edeceğim lakin bu seferlik bu güzel paragrafı sindirmek ile meşgul olacağım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder