29 Aralık 2014 Pazartesi

Riff Cohen - Que Du Bonheur












Riff Cohen, benim en sevdiğim sanatçılardan biri. Onunla tanışmayı çok istiyorum. Zorlu Center'a geldiydi de gidemediydim. Etnik bir hamurla yoğurulmuş tatlı kurabiyelere benzetiyorum kendisini. Bu gece de açıp Riff Cohen dinleyeyim derken yeni bir şarkısı ve klibi ile karşılaştım. Pek mutlu oldum. Umarım bir gün kendisini tanıyıp yanaklarıma yanaklarını değdirebilirim. 

28 Aralık 2014 Pazar

Saçları Kazımak Hayatı Kazımak

Güzelim saçlarıma kıydım. Bir buhran anı değildi elbette, lakin onlara canice kıydım. Gerçi saçlarım pek de güzelim sayılmaz. Aileden gelen kötümser ve bir o kadar hunhar bir gen yüzünden erken yaşta saçlarıma aklar düştü. Annem üç tel beyaz saçla doğduğunu rivayet eder. Hiç tanımadığım babam ise kel. Hal böyle olunca benim kafamın ortasında da İtalya şeklinde bir beyazlık mevcut küçüklüğümden beri. Geri kalan kısmı da çok siyah sayılmaz. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de yanlardan ve tepeden açılmaya başladı. Daha yirmili yaşlarımın başında olmama rağmen yakın bir zamanda kel kalacağım apaçık ortada. Ben de girdim banyoya aldım makinemi elime ve saçlarımı bir güzel kazıdım. 

Aslında gayet hoş oldu, bu kazıma olayı ile birlikte hayatımda da radikal değişiklikler yapmaya karar verdim. Geçmişi de kazıdım bir güzel, o güzelim saçlarım lavaboya düştükçe ben de bir rahatladım. 

Küçükken bazı geceler, sabah erken kalkıp okula gitmek çok zor gelirdi. Ben de anneme çaktırmadan geceden okul kıyafetlerimi giyer, sabah beş dakika daha fazla uyumak uğruna o kalın kıyafetlerle yatardım kış geceleri. Bugün bir çılgınlık daha yapıp takım elbiselerimi giydim. Sabaha hazırım yani. 

Ey hayat, sen mi hep bizi onikiden vuracaksın ha ? Sorarım sana. Ben de senin kadar inatçıyım, hadi bakalım. 

Gecenin özlü sözü de Panic!At the Disco'dan gelsin o zaman;

let's kill tonight
show them all you're not be ordinary type

27 Aralık 2014 Cumartesi

Proust

"Alakamızı uyandıran bir kimseyi, bizce meçhul ve meçhullüğü derecesinde cazibeli bir hayatın unsurlarına karışmış sanmak ve hayata ancak onun sevgisiyle girebileceğimizi düşünmek bir aşk başlangıcından başka neyi ifade eder?"

Marcel Proust

24 Aralık 2014 Çarşamba

Eski Roma



















Bu sıralar Antik Roma ile yakından ilgilenmeye başladım. Ortalıkta ne kadar Antik Roma ve imparatorları belgeseli varsa izledim. Antik Roma'nın en ilginç yanlarından biri sosyal hayat. İmparatorların, konsüllerin yaşam şekilleri oldukça ilginç. 

Güzel de bir kitap buldum konu ile ilgili. İsmi, Eski Roma: Bir İmparatorluğun Yükselişi ve Çöküşü. BBC çalışanlarından Simon Baker'ın kaleme aldığı ve Say Yayınlarından çıkan kitap konuya ilgi duyanlar için bir kaynak niteliğinde. Tavsiye ederim. 

23 Aralık 2014 Salı

İlk Bilimsel Makalem

Yüksek lisansımın ilk dönemi bitmek üzere. Her ne kadar ilk dönem bir bocalama yaşamış olsam da sanırım alışmaya başladım artık. Bir yandan çalışıp bir yandan yüksek lisans yapmak oldukça zahmetli bir işmiş bunu idrak ettim. Ama neticede bir şeyler öğreniyorum bu bile çok güzel. 

Birinci dönemi bitirirken nihayet bir makale yazma aşamasına gelebildik. Tarih eğitimi ile ilgili yüksek lisans yaptığım için makalemin konusu da bir tarih eğitimcisinin hayatı, tarih eğitimi ile ilgili görüşleri ve eserlerinden oluşmakta.

Pek de kolay bir iş değilmiş bu makale yazmak. Literatür tarayıp, okumalar yapmak hayli zahmetlice. Ama altından kalkmayı başardım sanırım. Güzel de oldu, içime sindi.

Bakalım gelecek makalelerim nasıl olacak.

22 Aralık 2014 Pazartesi

Kafamda Bir Tuhaflık



















"Çok eski bir zamanda oluyordu bu, rüyalar kadar eski, ama aşk hep daha dün olmuş gibi gelir insana."

Orhan Pamuk'un son kitabı Kafamda Bir Tuhaflık'ı biran evvel okuyabilmek için elimdeki tüm kitapları bir çırpıda bitirdim. Mevlut'un hayat hikayesi çok derinden etkiledi beni. İstanbul'u yaşlanırken bu kadar detaylı bir şekilde gözümün önüne getiren Orhan Pamuk'u tüm içtenliğimle kutluyorum. Onda çok büyük bir gözlem yeteneği var, şehre ve içinde yaşadığı kültüre bu kadar yakından tanık olmak oldukça zor bir meziyet. 

İstanbul'un yoksul aileleri, Mevlut'un boza aşkı, Rayiha'ya olan sevgisi zihnimden hiç silinmeyecek sanırım. 

Herkesin bu güzel hikayeye tanık olmasını dilerim. Bence en kısa sürede alıp okumalı ve İstanbul, içinde yaşayan güzel insanları ile birlikte nasıl yaşlanmış, nasıl bir maceraya sürüklemiş çehresini ve nasıl bir karanlığa bürümüş hilesini görülmeli, tanık olunmalı. En kısa zamanda Mevlut gibi dürüst ve iyi yürekli bir bozacının mahallemizden geçmesini ve beni alıp kendi saflığına, temizliğine ve güzelliğine bürümesini diliyorum.

21 Aralık 2014 Pazar

Anna Rossinelli











Anna Rossinelli, 2011 yılında İsviçre'yi "In Love For a While" adlı şarkısıyla temsil etmişti, ben de kendisini oradan tanıyorum. Şarkı, o seneki yarışmada favorimdi. 

Aslında, bir gruplar. İki erkek müzisyen de dahil gruba. Geçenlerde Eurovision şarkılarını dinlerken yeni şarkılarına ve kliplerine rastladım. Çok sevimli,hoş şarkıları var. Mesela "Let It Go, Shine In The Light, See What You've Done, Joker, Strawberry Cream "bu güzel şarkılardan birkaçı. 

Samimi ve güler yüzlü halleriyle müziğe devam etmelerini diliyorum. 

20 Aralık 2014 Cumartesi

Eskişehir Yolları

Annemi tedavisine devam için yeniden hastaneye yatırdık. Doktorumuz bile yeter artık bütün sene size çalıştım diye eğlenceli sitemlerde bulundu. Neyse, ben de ilk iş hafta sonu tatilimde Eskişehir'e gittim. Allah Pendik'ten hızlı tren başlatanların cezasını versin. Eskişehir'e iki buçuk saatte gidilebilirken ben iki buçuk saatte karşıdan anca Pendik'e ulaşabildim, tebrik ediyorum küfürler eşliğinde. 

Gider gitmez annemin doktoru, koca memeli tombul teyzeler odamıza toplandı. Hepsi beni görmeye gelmiş. Bir an görücüye çıkıyorum gibi hissettim. Nasıl hissetmem ? Şu sorular bir bombardıman gibi peşi sıra geldi;

Evlenmeyi düşünüyor musun oğlum ?
Maşallah öğretmenmişsin,neydi senin branşın ?
Araban var mı yavrucuğum ?
Maşallah pek yakışıklısın sevdiğin var mı ?
Artık yavaş yavaş evlenmeyi düşün! Düşünüyor musun ?
Kız kaç yaşındaydı senin bu oğlan ?
Hızlı trenle kaç saatte geldin ?
Maşallah annene pek bağlısın,aferin yavrum. Evlenince nerede oturacaksın ?

Anneme bu sorular sırasında sinirli bir bakış fırlattım. Bakışım bir ok gibi deldi geçti adeta hastane duvarlarını. Neyse, teyzeler çay içip gittiler. Ben de o sıra hastanenin emektarları bizim de artık yakın dostumuz olan Zerrin abla ve Bünyamin abiyi gördüm. Gitmişken liseden arkadaşlarım ile de görüştüm pek iyi oldu. 

Allah ahiret sorularından uzak tutsun hepimizi diyerek gideyim, günün yorgunluğu üzerine bir kahve-sigara içeyim ben. 

16 Aralık 2014 Salı

Yolda'dan Yeni Albüm















Yolda en sevdiğim gruplardan bir tanesi. Hatta en başı çekenlerden. Dün Yolda'dan gelen bir mail ile içim heyecan doldu, kıpır kıpır hissettim. İsmini Pepule koydukları yeni albümleri çıkmış. İçerisinde dokuz tane de şarkı. Üstelik bu şarkıları kendi sitelerinden ücretsiz dinleyip indirebiliyorsunuz. Ve hatta ve hatta eğer adresinizi yollarsanız kargo ücretini ödemeniz koşulu ile Pepule'ye sahip olabiliyorsunuz. Var mı bu kadar iyi müzik yapıp eli ve gönlü bol olan başka grup, sanatçı ? Yok. Yolda ile yola devam.

Buradan dinleyebilirsiniz

15 Aralık 2014 Pazartesi

Pushing Daisies











Pushing Daisies, 2007-2009 yılları arasında ABC kanalında yer alan, iki sezondan oluşan 22 bölümlük tatlı bir dizi. Hikayemizin başkahramanı Ned, henüz küçük bir oğlan çocuğu iken onu diğerlerinden ayırt eden doğaüstü bir yeteneğinin olduğunu keşfeder. Ölen canlılara dokunarak onları bir dakikalığına hayata döndürebilmektedir. Eğer ölen bu kişi sevdiği biri ise onun yerine bir başkasını öldürüp sevdiği kişiyi tekrar hayatta tutabilmektedir. 

Enfes bir turtacı dükkanı olan Ned ve çocukluk aşkı Chuck arasındaki macera oldukça sevimli. Çok naif, yaratıcı ve turta dolu bir dizi olmuş. Her bir bölümü de kırk dakika kadar. İnsanı hiç mi hiç sıkmıyor. 

Diziyi her izlediğimde bir dilim turta yemiş kadar mutlu oluyor ve gülümsüyorum. 


14 Aralık 2014 Pazar

Biz ki

hüznün gölgesi altında
gülebilen insanlarız
son dediğinde yüce divan
hayır son değil diyenlerdeniz

dokunduğumuzda tüm çileklere
söğütlere ve tüm orman meyvelerine
mayhoş bir tat bırakanlardanız
ağzılarımızda ve yüreklerimizde

kuşların kanatlarını boyayan
kedilerin bıyıklarını çekiştiren
dizlerimizden aşağısı tutmasa da
birbirimizin ellerinden tutanlarız biz

ki her yer seyirlik,gökkuşağı
dillere destan tatlı mı tatlı bir hikayenin
iki minik kahramanı
ağzı yoğurt dolusu gülenleriz biz

uzak,güç demeden
gökyüzüne tırmananlarız
tırnaklarımız uzadığında
yeniden kesenleriz biz

aynı yıldız altında evlenen
tüm çıplaklığımızla sevişen
süt ile kahveyi boca eden
utanmadan içip yaşayanlarız biz

beyaz çiklet

When I Find Love Again













when I find love again,
when I find love again,
I'll be much better than the man, I used to be.


when I find love again,
when I find love again,
I'll have a better plan for us.


james blunt

13 Aralık 2014 Cumartesi

Lal-i Gül Boğaz'ın Yakutu



















Lal-i Gül,Hristina Aleksandrou tarafından kaleme alınan,Literatür Yayınları tarafından basılan bir tarihi roman.Giritli bir ailenin kızı olan Lili'nin ailesinin yanından kaçırılıp Dolmabahçe Sarayına cariye olarak getirilmesi ve akabinde yaşadıkları anlatılıyor eserde.Yazar,ailesinin gerçek hayat hikayesinden yola çıkarak kaleme almış romanını.

Tarihi bir roman olma özelliğinin yanı sıra,Girit ayaklanmasını,Osmanlı'daki harem hayatını,Abdülaziz dönemini yakından tanıma imkanı da sunuyor.Lili'nin verdiği hayat mücadelesi,sarayda yaşadıkları,çocuklarının ve kendisinin özgürlüğü için verdiği mücadele oldukça önemli.

Kitap güzel basılmış,içerisinden kitabın kapak resminin bulunduğu kartpostal tarzı bir resim de çıkıyor.Kitabın yazıları alışılageldik siyah renk ile oluşturulmamış,mor tercih edilmiş.Lakin kitapta pek çok yazım hatası var bu da dikkatlerden kaçmayan bir özellik.

Harem hayatını ve Abdülaziz dönemini merak edenler için tavsiye edebileceğim bir kitap.

11 Aralık 2014 Perşembe

Sürüngenimsi Yaratıklar UFO'lar Uzaylılar ve Yeraltındaki Gizli Dünyalar

















Farah Yurdözü'ne bir televizyon programında rastladım.Oldukça ilginç bilgiler veriyordu.Programı baştan sona izledim.Dünyada UFO araştırma enstitülerinin ve bu konuda çalışan pek çok bilim insanının olduğunun bilincinde bile değildim açıkcası.Evrende yalnız olmadığımızı düşünürüm hep,lakin bu konu hakkında daha detaylı bilgileri kendini araştırmaya adamış,UFO araştırmaları yapan bilgi birikimi oldukça yüksek bir insandan dinlemek ve okumak ayrı bir deneyim ve farkındalık oluşturdu bende.

Reptilianlar,eski uygarlıkların sırları ve günümüze kadar gelen pek çok kaçırılma hikayesi...Bunların hepsini bir kitapta bulmak oldukça keyifli geldi bana.

Eğer bu konulara ilginiz varsa okuyun derim.Öğrencilerim ile birlikte bu aralar tek muhabbetimiz uzaylılar.Bir gün okula bir UFO gelip hepimizi alıp götürecek sonra mutlu mesut yaşayacağız diye bekliyoruz.Şaka değil gerçek !

Erken Biten Psikolog Maceram

Psikoloğumla ilk buluşmamızın ardından önemli gelişmeler oldu.Ben epey değiştim.Konuştuğumuz ilk seansın sonunda bana hiç de kötü görünmüyorsun dedi.Ben de mi bir gariplik vardı yoksa duygusal bir yoğunluğun içinde miydim henüz çözememiştim.Kararı bana bıraktığını istersem üç haftada ya da ayda bir gelebileceğimi söyledi.Elbette konuşma mahiyetinde geçecekti seanslarımız.Ama kendimi bir çabuk toparladım.Ben de şaşırdım buna ama hakikaten iyiydim.Mail üzerinden konuştuk ve ben kendimi gayet iyi hissettiğimi,eğer kendimi kötü hissedersem tekrar geleceğimi söyledim.O da bunun doğru bir karar olduğunu söyledi.Espri de yaptı.Umarım bana hiçbir zaman ihtiyaç duymazsın dedi.

İnsanın kendine zaman ayırması oldukça önemli.Önce şunu dikte etmek lazım zihnimize,bunlar benim problemlerim ve ben bunlarla başa çıkabilirim.

Bir sürü kitap aldım,gezmeye başladım.Arkadaşlarıma zaman ayırdım.Arkadaşlık ilişkilerimin pek de kuvvetli olmadığını düşünürdüm,biraz asosyal bir yapım var.Ama öyle değilmiş işte ! Hiç olmadığı kadar dolu geçiyor günlerim.Çalışmak zaten bana ayrı bir güç veriyor,anneme moral depoluyorum bolca.İlk seansta bile hayata bakış açım değişti vay be !

İyileşiyorum hem de büyük bir hızla.Umutluyum yahu,evrenden güzel şeyler diliyorum.Güzel olacak biliyorum.

2 Aralık 2014 Salı

Tuğyan

Sabah müzik listemde karşıma çıkan ve beni alıp götüren anlamlı şarkı.Aydilge'nin Küçük Şarkı Evreni isimli albümünün bende yeri çok ayrıdır.Bu anlamlı şarkılardan biri de Tuğyan.
Tuğyan,Aydilge'nin Bulimia Sokağı isimli romanında adı geçen bir karakter.Aynı zamanda Aydilge'nin bu şarkıyı Kurt Cobain için de yazdığını söylüyorlar.

Mutlu uyu güzel,iyi çocuk Güray Hekim.

çocukken beyaz seven
şimdi siyaha boyanmış
çocukken masal seven
şimdi yalana boyanmış

Paris'te Son Osmanlılar: Mediha Sultan ve Damat Ferit



















Hem mesleğim hem de ilgi alanım olduğu için tarihi seviyorum.Siyasi tarihten pek hazzettiğim söylenemez lakin sosyal tarih kısmını daha çok seviyorum.Hele ki tarihi romanlar tam bana göreler.Bu konuda en iyi yazarlardan biri Hıfzı Topuz'dur nezdimde.

Paris'te Son Osmanlılar adlı kitabında yine tarih ile aşk hikayeleri bir araya gelmiş durumda Topuz'un.Abdülmecid döneminden Abülhamid dönemine doğru tarihi bir yolculuğa çıkıyorsunuz kitapta.Dönemin siyasi hayatı,saray halkı ve Paris sefaretlerinde görev alan sefirlerden Yeni Osmanlılara kadar pek çok olguyu ele alan geniş perspektifli bir kitap.

Kitabın başkarakterlerinden biri de Mediha Sultan.Kendisi Abdülmecid'in kızı,aynı zamanda Abdülhamid'in ve Vahdettin'in de kız kardeşi.Mediha Sultan'ın yaşadığı ilişkiler,özellikle Necip Paşa ve Damat Ferit Paşa ile geçirdiği evlilikler oldukça dikkat çekici.

Kitabın en sonunda ise bir Hıfzı Topuz geleneği olarak,arşivlerden ve şahıslardan alınan siyah beyaz dönem fotoğraflarını ve kişilerin fotoğraflarını görmeniz mümkün.

Tarihi romanları sevenler için tercih edilmesi gereken bir kitap diyebilirim.Zevkle okunuyor.

Çocuklarla Dertleşmek

Zaman zaman çocuklar ile dertleşiyorum.Öğrencilerimle.Çoğu zaman büyük bir insanın dertlerini anlayamıyorlar yaşları gereği.Bazen de beni öylesine şaşırtıyorlar ki ne diyeceğimi bilemiyorum.

Hayat hikayem hakkında bilgi sahibi olmak istiyorlar kimi zaman.Ben de anlatıyorum onlara yaşamımı.Benzer acılardan geçtiğimiz için empati kurabiliyorlar.Belki biraz da rahatlıyorlar bu sayede.

Dün öğrencilerimden biri çocukluğumu ve yaşamımı sordu.Ben de babasız büyüdüğümü,annemin benim okumam için çok mücadele verdiğini anlattım.Hastalıkları,tüm zorlukları nasıl aştığımızı anlattım.Hocam dedi,çok mücadeleci bir insanınız.Sizin böyle bir hayattan gelip öğretmen olmanız,master yapmanız,bizimle çalışmanız çok büyük bir başarı.Sizin gibi olmak isterdim.Dimdik ayaktasınız...

Ne diyeceğimi şaşırdım,afalladım bir an.Bunu bana on bir yaşındaki bir çocuk mu söylüyordu gerçekten ? 

Çocukların anlattıklarını,dile getirdiklerini lütfen es geçmeyin.Bazen kocaman kocaman,eğitimli,duyarlı olduğunu söyleyen insanlardan daha iyi anlıyorlar sizi.Çünkü henüz masumiyetlerini kaybetmiş değiller.