Bir Demlik Çay,İki Kırık Çay Bardağı
Kocasından ayrılmış yirmi ikisinde bir kadın,kucağında yirmi ikinin bir ardı,yirmi üç günlük bir bebek.Kadının annesi,kucağında torunu.Başka kimsesi yok üçünün.İki kadın ve bir oğlan çocuğu.Sonrasında sessizce bir ölüm.Kadınlardan yaşlı olanın,anneannenin yitişi.Torununu ve kızını kimsesiz bırakışı.
Ülkenin kuzey coğrafyasında az bin nüfuslu bir ilin az insanlı kasabası.Eski sokaklar,eski bir ev.Yalnız bir kadın.Tüm yaşamı kendi gücüne,kudretine kalmış.Ama asla ikmale kalmamış,yitirdikleri kadar güçlenmiş bir kadın.Sırtında bir pençe ile,oğlunun gücü ile yaşamış.Onu göz yaşları ile sulamış,gözlerinden akan her damlada gençliğini yitirmiş.Tek başına.
Hayata geldiğinizde ne olduğunu bilmezsiniz,bir yanda büyük bir sevgi varken bir yanda terk edilmişsinizdir,olur ya.Kılınız kıpırdamaz,içinizde bir yerde hep buruk kalır yaşam.
Bir topluluk içinde gülersiniz,bir anda geçmiş gelir geçer içinizden.Bir el dokunur sanki sırtınızdan,sen mutlu olma der.Mutlu olma işte.
Sebebini söylemez ve gider,tekrar tekrar ayrılırsınız hayattan.
İçiniz acır.
Öyle bir his işte.Mutlu olmayı da bilirsiniz.Ama ne geçmişi unutabilir,ne de geçmişe geri dönmek istersiniz.Eski bir evin merdiven altında küçük bir mutfakta,küçük bir demlikte çay demler gibi demlenirsiniz.Sakinliktir sizin suyunuz,ekmeğiniz.
Sonra da yaşarsınız işte,yaşarım içten içe.
Olur ya belki bir mucize,sevdiklerime daha da sıkı sarılmalıyım bence.
Sarılır öyle değil mi ?
Bu sefer maziye dönmeden,sıkıca ?