19 Eylül 2010 Pazar

Beyaz Çikletim Yine Yollarda:Biz Gidiyoruz


Merhaba Çikletçim ;)

Bugün Pazar ve ben artık son hazırlıklarımı yapıyorum.Malum,yarın akşam vakitlerinde yuvadan ikinci ayrılışımı yaşıycam.Ama bu sefer arkadaşlarım beni bekliyor.Biraz özlem gideririz biraz da ders çalışırız ve koca seneyi atlatmış oluruz.Bu kadar basit yani.

Eşofmanlarımı hazırladım.Her zamanki gibi rahat bi yolculuk geçirmek istiyorum.Hatta yarın yolda giyeceğim eşofmanlarımla bu gece yatağa giricem.

Neyse,lafı uzatmanın gereği yok.Ayrıca İhsan kazanmalıydı Survivor'ı.

Bi kutu beyaz çiklet attım şimdiden çantama.Seni boşlayacağım biraz çikletçim.Gidiyorum ya,final zamanları hele hiç vaktim olmayacak belki.Ama olsun tatillerde,boş vakitlerimde ve yazları yine beraberiz.Çok öptüm.

Çiklet gider,beyazı burada kalır :)

Hoşçakalın :)

15 Eylül 2010 Çarşamba

Annem Ve Ben : İki Kişilik Çekirdekçik Aile

Bi kaç gündür çiğbörek yiyiyoruz annemle.Şimdi annem çalışmayı bırakınca evde türlü türlü şeyler deniyoruz.Önce beraber çiğbörek yapmaya karar verdik.Annem açtı ben de kızartmasına yardım ettim.Ama çiğbörekler devasa boyutta olunca kalanını küçük yapmaya karar verdik.Annemin elinin ölçüsü yok gerçekten.Böyle bildiğiniz servis tabağı büyüklüğünde çiğbörekçikler.Ama biz onları yedik,ikimizin elinden çıktı.Annem ne yapsa yerim ben.

Sonra annemle alışverişe gidiyoruz.Ben tabiyki sepeti dolduruyorum olur olmadık şeylerle.Sonra anneme diyorum ki "Anne be,beni doğurmasaymışsın oh ne güzel maaşınla istediğin her şeyi alır,istediğin gibi yaşardın".O da her zaman sus bakalım,sen benim her şeyimsin,sen olmasan hayatın bi anlamı da olmazdı der.Bir tanem benim.

Annem evde olunca sabah akşam misafir geliyor bize.Aslında benim sinirli bi yapım vardır.Bazen anneme parlarım fakat sonra da çok üzülür,erkeğim falan demem oturur ağlar ve gider annemden özür dileyip sarılırım.Dizine yatarım.Sonra biz film izleriz beraber.Annem el işi yapar ve filmin en mühim sahnelerinde bakar.Çok gülerim.Ne anladık o zaman filmden dimi ama ?

Şimdilerde annemle internet ve bilgisayar kullanımı üzerine çalışıyoruz.Becerikli kadındır annem,zamanında gitmediği kurs yok.Dikiş,nakışı saymıyorum bile bilgisayardan daktiloya kadar hepsi yani.Hatta daktilo kurslarına beraber giderdik.O zamanlar başka bi şehirde oturuyorduk.Sakarya'da.Bi gün hiç unutmuyorum.Sakaryayı neredeyse yazın sel basacaktı biz ise kurs yolunda mahsur kalmıştık.Ne kadar gülüp eğlenmiştik o zaman.Kursa gidince annemin hocası bana temiz kıyafet vermişti.Elime de her seferinde boş bi daktilo verirdi ben de istediğimi yazardım orada.Şimdi ban laptopu götürünce evdeki internet ve benim masaüstü anneme kaldı.Msn açtık hemen,onu yaladık yuttuk.Sonra annemin şiirlerini yazması ve kaydetmesi için bi dosya açtık.Limewire çalıştık istediği müzikleri indirsin diye.Face hesabı istemiyoruz çünkü annem sevmiyor öyle şeyleri.Google'ı ana sayfamız yaptık ve annemin ilk arattığı şeyler dantel örnekleri ve tavuk yemekleri oldu.Ha bi de Radikal'in sitesine göz attık.En son masaüstü için yeni bi resim seçtik.Ardından da müzik dosyasını açıp müzik dinlemeyi öğrendik.Bilgisayarı açma kapama tamam zaten.İş kaldı pratik yapmaya.

Masamın sandalyesini kırdım ben.Sadece bi bacağını ama hala idare ediyor.Tamamen kırılana kadar kullanırım ben ama.

Şimdi ben gidiyorum ya üniversiteye uzaklara.Annemi çok özlüyorum.Çünkü ondan başka kimsem yok benim şu içine sıçtığımız dünyada.Bazen diyorum ki babam da bizle olsaydı keşke.Ailecek,üçümüz yaşasaydık bu mutlu anları.Beraber maçlara falan gitseydik ne bileyim.Sakarya nehrinde balık tutsaydık.Akşam baba oğul elimizde bi hediye anneme sürpriz yapsaydık.İftarlarda üçümüz akşamları neşeli,kahkahalı yemekler yeseydik.Beraber minik tatillere çıksaydık.Annemin duyduğu kadar babam da gurur duysaydı keşke benle.Ama o beni tanımamayı ve yolunu ayırmayı seçti.Seçimlere saygı duyarım.Olsun ama.Ben böyle de çok mutluyum.Çok değerli bi varlığa,anneme sahibim.Ve bunun tadını çıkarıyorum.Ve de her zaman şükür ediyorum annemle olduğum için.

Güzelsin hayat,hele bugün çok güzel göründün gözüme.Yüzümüzden gülücükleri eksik etme.Hoş etsen de sorun değil,biz yine iki kişilik bi çekirdek aile.Mutlu olmasını biliriz elbette :)

13 Eylül 2010 Pazartesi

Herkes Kendi Hayal Dünyasına Çünkü Yaşanacak Yer Kalmadı Artık Bu Dünyada


Kızma bana
Tabelamın yönü çok karışık
Cennet mi cehennem mi daha karar veremedim
On sekiz yaş bunalımı olsa gerek
Yüzümdeki edepsiz ifade mi
Boşver ona ne gerek
Kazık yedik,tırnak boyadık
İnsan olmaya çalıştık
Donunu mu çaldırlar
İçindeki duruyorsa sorun yok
Ama namusunu çaldılarsa
Kıçın açıkta kaldıysa ya
Kocaman bi salon

Koca memeli karılar,şeyini kaşıyan erkekler
Bi düğün var burada
Ama çok yazık
Damadın gelini bi o..spu

Ben sıkıldım gerçekten bu ahlaksızlıktan.Kimin eli kimin şeyinde belli değil.Masumca yaşayan aileler kaldı mı gerçekten?Ben onlarla tanışmak istiyorum.Ama lütfen genç olmasınlar,yaşını başını almış insanların hayatlarını dinlemek istiyorum saatlerce.Yok vazgeçtim.Ben onların muzurluklarını dinlemek istiyorum.Kaçamaklarını,eşlerini nasıl aldattıklarını.Alevlerle,Okşanlarla nasıl düşüp kalktıklarını.Necdetleri,Vahitleri nasıl süzüp durduklarını.Kıçlarını açmadan nasıl yaşayabildiklerini,nasıl para kazanabildiklerini.Ve bunları yazmak istiyorum.Aslında böyle bi tez hazırlasam ne güzel olur.

Geçen gün "Küçük Sırlar" adlı tv dizisini izliyordum.Çet var ya orda,Sucum ile içeri giriyorlar,Su Çet'e ne yemek istediğini sorduğunda Çet hiç utanmadan,sıkılmadan:Sosis,patetes kızartması ve küçük küçük üçgen börek istediğini söylüyor.Bunu ben söylemedim walla o söyledi.Üçgen börekle koca sosisler pek yakıştı bence de birbirine.Anlamadığım konu ise şu.Bence ne üçgenler ne de sosisler.Onlar olmadan insanlar bi hiçler.Oysa daha önemli temiz gülücükler.Kirsiz yüzler,makyajsız rüküşler.

Benim için yaşam tiyatoro oyunları ve müzikle dolu bi yer.İçinde garip kostümlü,külotlu adamlar ve kadınlar var.Kaytan bıyıklı.Muzip bi baloda dans edip birbirlerini süzüyorlar.Kırmızı gömlek çok yakışmış şu uzakta duran adama.Hele şu ki karşımdaki hanımın jartiyeri iş gıdıklayıcı.Yiyesi geliyor insanın.Kızgın değilim.Beyaz boyalar içinde mutluyum.Burada yalan yok,yalancılar yok.Neden gerçek dünyada bi garip gibi yaşayacağıma kendi dünyamda insan gibi yaşamayayım.Buna karışmaya kimsenin hakkı yok.Tıpkı bugün çarşıdan eve dönerken bana uzunca bakan kadına öküz dediğim gibi,alık olmaya meyilli olmaya ne hacet.

Paniğe gerek yok.Kadınlar ve çocuklar önden.Herkes kendi hayal dünyasına.Çünkü yaşanacak yer kalmadı artık bu dünyada.Seni panterella.


Bu yazı yazılırken dinlenilen şarkılar.Mimar Panic At The Disco!

-But It's Better If You Do
-Nine In The Afternoon
-I Write Sins Not Tragedies

Siz müzik devlerisiniz.Yaşasın punk,tiyatoralı punk.

10 Eylül 2010 Cuma

Adımı Kalbine Yaz


Bayram ziyaretlerimizi yaptık bol bol.Ben ki,bacaklarımdaki kıllar ortaya çıkacak diye kapri giymeye bile çekinen bi insanım-şort hak getire-bi eşofman,bi salaş tişört ve parmak arası terlikler uzun uzun yolculuklar yaptım.Hatta trende bana gülenler bile oldu.Ben de güldüm onlarla birlikte kendime.Hakkari'den beri böyleyim ya bi rahatlık çöktü üzerime anlatamam.

Sahte ananemlerde biraz vakit geçirdik bi gece kaldık,uyku,baklava ve sarma diye sayıklayarak uyandım.Bayram namazına gidemedim yine.Çünkü kendi evimizde geçirdiğimiz zaman bayramları namaza gitmeyi istiyorum.Başka sokaklardaki camilere girmek istemiyorum nedense.Bi de o kadar kalabalık beni ürkütüyor.Yoksa imana,dine ve inanca çok önem veririm.

Teyzemlere geçtiğimizde türlü türlü tatlılar,eve girenler çıkanlar pek bi kalabalıklar.Ben öyle yakışıklı biri değilimdir ama boyum vardır.Bi seksen küsür varım.Ama beğenilmek hoş beğensinler beni seviyorum ben bunu.Ki beğeniyorlar haha!

Kuzenim çok iyi fal bakar.Bana da fal baktı.İlkin,kocaman bi balık gördüğünü ama bu balığın üzgün olduğunu söyledi.Daha sonra çok çabuk meslek sahibi olacağımı ve üçüncü gözümün çok açık olduğunu söyledi.İki yere borcun var dedi.İki dilek dilemiştim ikisi de olacak dedi.Sonra ne dedi ki,dedi işte bi şeyler daha kızlar mızlar dedi.

Boğaziçi trenin de resmen priz var.Allah Allah.Ne ara koymuşlar o prizleri be,çok iyi olmuş gerçekten.

Boğaziçi diye Başkent Ekspresine binmişiz sonra geri indik.

Motora binmek ve hız yapmak güzel bi duygu hatta tam bana göre.Teyzemler annemi arabayla gara bırakırken,kuzenim de motoruna bindirdi beni.Böyle saçlarım uçarken ellerimi bıraktım ana yolda,ey özgürlük!

Ayrıca ben Paris Hilton'un "Stars Are Blind" isimli şarkısını gayet seviyorum yani.

Gerçek aşka şahit oldum,kendi ağzından gerçek aşkı dinledim dinledim durdum.Sonra gözümden bir damla yaş akmış,silmedim çekirdek yemeye devam ettim.

Hayat çok ciddiye almaya değmez bi yermiş.Sevmek yetmiyor sanırım.Sevilmek ön plana çıkıyor.Yalan.
Tarkan'ın son albümünü çok beğendim ben."İşim olmaz"güzel bi parça.Ama benim favorim "Adımı Kalbine Yaz"

Hey,hey gidi günler hey
Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi hatırla
Ne çabuk attın o günlerin pabucunu dama.

Ayda yılda bi olsa da muhakkak ara
Azıcık zamanından ayır da
Öldün mü kaldın mı diye sor ara sıra
Adımı kalbine yaz beni unutma.

Sevdiklerimize değer vermiyoruz bence,değer verelim.

Odamdaki kütüphaneden bi kare çektim bence çok hoş oldu.

7 Eylül 2010 Salı

Çikolata Günler

Evde son günlerimi yaşıyorum aslında.Bu rahatlığı özliycem.Odamda,internet başında geçirdiğim dakikaları,filmlerimi ve kitaplarımı.Bahçemizdeki çiçekleri,saksıları,kaktüsleri.Bahçede yaptığımız sohbetleri,akşam yemeklerini,müzik çalardan çalan kantoları,dondurma yemeye gidişlerimizi her şeyi özliycem.Yurda ve üniversiteye geri dönüyorum ayın yirmisinde.Çok az kaldı.Bayramda zaten burda değiliz,farklı şehirlerde oturan iki teyzemi ziyarete gideceğiz.

İşte dün gittim harcımı yatırdım bilet aldım falan,artık haftaya da çamaşırlarım yıkanır yavaştan toparlanmaya başlıyacağım.Ha,üniversiteyi yeni kazanıp evlerinden gidecek arkadaşlara sesleneyim(sanki duyan var).Çok eşya götürmeyin gerçekten yük oluyor.En sık giydiğiniz şeyleri götürün.Zaten o kitapları taşıyacağım diye bi hal olacaksınız hele ki yolunuz uzunsa benim gibi.Bi de çok kitap okuyan biriyseniz,bırakın az giydiğiniz kıyafetler dolabınızda kalsın gelince giyersiniz.

Evdeki son günlerimi film izleyerek geçiriyorum esasen.Bu hafta film günü oldu benim için.Önce Almadovar'ın Penelope karışımlı bi dramlar üçgeni olan filmi Kırık Kucaklaşmalar'ı izledim.Pek beğendiğim söylenemez esasen.Kalitesine diyecek bi şeyim yok Pedro bu,adam süper film yapıyor ama Volver ne bileyim daha güzeldi,hele orada Penelope'nin şarkı söyledeği sahne egzotik çok gotikti böyle soğuk domates çorbası gibi(hiç içmedim)

Ardından Serseri Mayınlar'ı izledim ve harikalığı karşısında binbir yüz ifadesinin içinde oyunlar oynadım sanki.Müthişti.Ferzan'ın bütün filmlerini alıcam üniversiteye gidince.Finale kadar rahatım ne de olsa.Hele filmdeki müziklere hasta oldum diyebilirim.Bi de canım makarna hamuru çekti ;)

Dün de ilk bölümünü izledim Son Tren adlı filmin.Birazdan ikinci bölümüne geçeceğim.Ben çok etkili buldum bu filmi.Sibel Kekilli oynuyor ve bence gayet iyi bi performans sergilemiş.Ağladığı sahneler çok başarılı.Can Dündar ile bi röportajı var kendisinin.Bence bulunup bi kez okunası bi şey.

Bu arada derslerimiz açıklanmış.Pek iç açıcı bulmadım bu seneki dersleri sanki.İşte şunları alacağız bu sene ;

Eğitim Psikolojisi
İslam Öncesi Türk Tarihi Ve Kültürü
Türkiye Fiziki Coğrafyası
Siyaset Bilimine Giriş
Temel Hukuk
Sanat ve Estetik
Bilimsel Araştırma Yöntemleri
Türk Kültür Tarihi
Diksiyon
El Sanatları ( Diksiyon ve el sanatları derslerimiz seçmeli.Birinde karar kılmak gerekiyor.Hangini seçsem bilemedim.Öğretmen olacak birinin diksiyonun güzel olması gerekir fakat Türkçe'den çok zor geçtim geçen sene,yani yine Türkçe hocası girecek ve benim bursumun kesilmemesi için alttan dersimin kalmama gerekli.O yüzden el sanatlarına daha yakınım sanki.Bilemedim,neyse karar veririm elbet.Hem el sanatlarına Güzel Sanatlar Fakültesinden bi hoca gelebilir,çok tatlı be onlar ;)

6 Eylül 2010 Pazartesi

Çok İyi Hissediyoruz Lan,Tekrar Dönüyoruz Bu Dünyaya


Şimdi kağıttan bi masal aslında benimkisi.Yok sanırım Çiklet kadar uçuk hayallere sahip biri daha yok.Biliyorsun yolda yürüyoruz beraber.Kafamızda kocaman bi saksı ve bazılarının kafalarında kavanozlar var kocaman balıkların içinde yüzdüğü.Ama bu onların sulu insanlar olduğunu göstermez.Sululuk yapma.

Çok iyi hissediyoruz lan,tekrar dönüyoruz bu dünyaya.Gerçek dünya nasıl mı,dur anlatayım sana.Ama biraz uzun sürecek.Dünyanın içinde çeşit çeşit salya vardır.Bu salyaların tadına bakıp hangi tarafı seçmen gerektiğine karar verirsin.Ama eğer ağzının içi haddini aşıp tatlı bi salya akıtmak isterse işte o zaman kocaman bi sorun var demektir.Köpekler ise daha güzeldir gerçek dünyada.Üzerlerinde deriden giysiler.Sonra toplar vardı gerçek dünyada.Toplarlar onları akıllarınca,kıçlarında olan akıllarıyla.Çok iyi hissediyoruz lan,tekrar dönüyoruz bu dünyaya.Adam deriz biz onlara,yemek yerler,sıçarlar ve osururlar.Esasen bunlar diğer yaptıklarının yanında çok naif kalır yani kibardır bunların bazıları.Ama Moliere yazmış ya hani Kibarlık Budalası bilmem neyi.Gerçekten budalaca kaçar bu dünyada kibarlık türü.Bedenin sana ait değildir bu dünyada.Seversin ama dokunamazsın,sürtünürsün hiç zevk alamazsın.Çorap geçirenler de vardır,onları hiç takma,onlar bu dünyadan bile değiller.Sonra bu adamların akılları şeyiyle gider gelir.Böyle bi şey düşün saatin ortasında bi ileri bi geri..Akıllarının bi damar yoluyla önlerindeki kabarık şeye bağlandığı söylenir bi rivayet yoluyla.Her şeyi oralarıyla halledebilirler.Ama ya arka tarafları.İşte onu beceremezler.Demek ki o kadar meziyetli değiller.Her şeyi küfürle halledeceklerini sanırlar.Ama pembedir donları hem de pespembe.Saatleri yoktur,otuz küsür isimleri vardır.Birden hoşlanırlar onlar.Otuzu ve biri yan yana getirirler.Sakın denemeye kalkma çünkü boştadır erkenden kalkar gider.10'a gelmeden puff yani.Takma ama sen bunları.Bi de kadınlar vardır bu dünyada.Çikolata yaparlar ve sadece kendileri yalarlar.Yaladıkları tek şey bunlar da değildir ayrıca.Hayatın tüm tozunu yutarlar ama yuttururlar da adama.Akıllıdır onlar,beyinleri çift yönlü çalışır.Donları ise kesinlikle beyazdır.Beyaz don iyidir.

Yürüdüğüm yollarda kocaman bi karnaval.Yoksa benim doğmamı mı kutluyor bu ahmaklar.Sadece bi oyuncak hikayesiydi anlatmaya çalıştığım oysaki.Nereden bilebilirdim yarattığım dünyada baş rolü oynayabileciğimi.Cinsellik te yokmuş hem burda.Neden yaptın ki bunu anneme? Üzdün onu.Biliyorum onun için de bi yer var.Ama babamı alma buraya.Bi bok çukuru varsa koyalım içine.Ya da koymayalım.Bilmem işte,bak ne diyor Panic At The Disco

"Saat öğleden sonra dokuzu gösteriyor."

Gitmem gerek.Çok iyi hissediyoruz lan,tekrar dönüyoruz bu dünyaya.

5 Eylül 2010 Pazar

Ömrümüzün Yarısı Ağlayarak Geçmedi Mi,Sevdamız Da Ağlasın O Zaman

Dünya nasıl bi yerdir senin için diye sorsalar bana (?) Tek kelime ile acımasız olduğunu söylerdim sanırım.Adaleleri geniş olmasına rağmen kalbi küçücük bi yer dünya.O kalbin içine ise sadece şanslı ve varlıklı olanlar giriyor maalesef.Para öyle değerli bi şey ki artık günümüzde.Onun için kırılan kalplerin,ölümlerin ve hainliklerin haddi hesabı yok.Biz gündöndü değiliz ki yüzümüzü güneşe dönelim daima.Bir kere zor ise hayat sizin için öyle zor devam ediyor.Evet arada iyi yüzünü göstermiyor değil.Ama hep karadan yana olmayı seçiyor.Rüya değil kabus oluyor sabahlara kadar ağlıyor sizin yanınızda.Bu Elif Şafak'ın yarattığı gibi Can Derviş bi hanım da değil zaten.Hanım olduğunu hiç zannetmiyorum ben o da ayrı bi konu.Dünya bi kadın olsaydı eminimki bu kadar acımasız olmazdı.

Hep mücadele etmek gerekiyor.Herkes analı babalı gelmiyor dünyaya.Aynı dakikada doğan çocukların biri varoş bi mahallede içkici bi babanın elinde dünyaya gelirken bi diğeri bir kaç semt ötede denize nazır bi villanın evladı olarak dünyaya geliyor.Çözsünler hadi bu adaleti bozulmuş durumu da.Her şey sayfalarca kitap yutmaya ve okumaya benzemiyor.Konfor içinde yüzerken,garabet için hayasız bir bakışla dikiliyor kimi canlar çürümüş pencerelerinden aşağı.Rutubet kaplı evlerinde yaşarken kimi yürekler hastalıktan inleyerek,kimi uçakla bilmem nerede seyehat ediyor.Dört yılda yüz altmış küsür ülke gezen bi milli eğitim müdürü vekili gibi.Çok adil.Hayalarını patlası var benim gibi bünyelerin.İnsanlar iş diliyorlar,işi olmayanlar ise sadece dileniyorlar ağızlarında Allah'ın adı.Paçalarını sıvayacak vakitleri bile yok insanların dereyi görünce.Hoş görseler bile onların gördükleri rüyalar tıpkı ulaşamadıkları dereler gibi kurumuş ve akmaz oluyor.Seyduna ile Şahrud nasıl birbirlerine kavuşamadılarsa.Bir zengin bir fakir aşk olmuyor.Para insanları ayırıyor.

Gerçek kesit tarzı oldu bu yazı da be blogcan.Ama şuna kalıbımı basarım.Şimdiki reyting rekortmeni dizilerden daha gerçekçi o kalp gözleri,gerçek kesitler falan.Neden bi zaman çok izlendiler.Çünkü gerçekten bizdendiler.Daha önce Kalp Gözünden ekmek parası yiyen BKM oyuncuları şimdi skeçlerinde dalga geçmekteler.Kıymet bilmiyoruz hiç bir zaman da bilmeyeceğiz.Geleceği düşünmekten bi hal oldum walla.Adım attığımız yerler çamur.Durum vahim.İş yok.Para yok.Kimisi ise bir tarflarını bir tarafça bir yerlerine yedirme derdinde, zevk derdinde.Garibin halini soran yok.

Mutluluk çok uzakta değil.Mesela geçen bi tencere mısır patlatarak mısır patlatmayı öğrenmiş oldum.Mutlu oldum bundan.Devamlı şükür ederim zaten.Allah yolumuzu açsın diye beklerim bi şekilde.Hayat Zor oyunu vardır.Toplum Gönüllülerinde.Hiç oynamadım bilmem de pek içeriğini.Saha sorumlumuz anlatmıştı gerçi ama aklımda kalmamış.Güzel bi oyun olsa gerek.Dimi ya?Hayat hep zor şeyleri seviyor.

Hiç bi bokumuz yok bu hayatta hatta hepimiz birer boktan ibaretiz.Bari sağlığımıza şükür edelim de hepten boka bürünmeyelim.Ne demiş Aydilge "Cüzdanım evde geri dönmem yine de,palto cebimde para yoksa param olmasa bile."

Günün şarkısı Yusuf Taşkın'dan "Ağla Sevdam" olsun.Ömrümüzün yarısı ağlayarak geçmedi mi,sevdamız da ağlasın o zaman.

2 Eylül 2010 Perşembe

Ferhan Amca İle Süheyla Nine


Mutfakta oturur hep bizim Ferhan amca,hiç kımıldamaz oradan.Yaz kış demeden mutfakta öylece oturur.Eşi Süheyla teyze geçen yıl hayatını kaybetti.Büyük bi bunalım yaşadı ardından;Süheyla nine miyoptu ileri derecede ama Ferhan amca astigmat olmasına rağmen tutturdu Süheyla Hanımın gözlüklerini takıcam diye.Engel olamadık annemle.Geçen sene almıştık onları eve.Çok mutlu bi çiftlerdi.Her ikisinin de saçlarında sadece iki tutam siyah saç vardı.Gürmüş eskiden Süheyla Hanımın saçları.Bi savurdu mu mahallenin delikanlılarının aklı çıkarmış.Televizyonu pek severlerdi karı koca.Televizyonun tepesinden inmezlerdi adeta.Gri giyinmekten ve kaşkolları ile oturmaktan haz alırlardı.Yaşlıydılar ama biz onlara bakmaktan pek memnunduk doğrusu.Hiç ummadığımız bi şekilde hayatını kaybetti Süheyla nine.Düştü,ayakları tutmaz oldu.Çok uğraştık ama yaşatamadık onu.O gidince hüzünle bakar oldu Ferhan amca bize.Kaşları hep yayvan,gülüşü çok mattı artık.Sanki bi kaleye haspedilmiş,yaşlı bi peri gibiydi.Kaleyi tırmanıp gökyüzüne ulaşmak çok zor geliyordu.Sihirleri olsa bile.Ama biliyordu,Süheyla ninenin sihirleri onu hiç yalnız bırakmazdı.

Bugün odama çıktık ilk kez Ferhan Amca ile.Masama uzun uzun baktı.En sonunda onu televizyon tutkusundan uzaklaştırabilmiş olamama seviniyordum içten içe.Kitaplarımı görünce pek hoşuna gitti.Annemse o sırada yorgan dikmekle falan uğraşıyordu,bize katılamadı.Bi de gece lambasını yaktım.Maziye dalmış olacak pek rutubetli baktı bana,sevecen.Ve ben de artık onun odamda kalmasına karar verdim.Nutuk'un üzerine oturttum onu,en güzel kitabın üzerine.Şimdi keyfi pek yerinde.Bi heykel ama ne de güzel bizim Ferhan Amca...