26 Kasım 2009 Perşembe
Geri Dönmem
25 Kasım 2009 Çarşamba
Paramore"Brick By Boring Brick"
Çikletim Yapıştı!
27 Ekim 2009 Salı
Bir Beste Resmedebilsem Güneşli Renklerle
Yol sakindi,gök dingindi
Ben huzurlu ve mutluydum
Sanma aslında öfkem burnumda
Yollara düşsem,şehri terk etsem
Bağları çözsem,hiç düşünmeden
Ay düşmüştü,gök küsmüştü
Ben susmuştum ve bıkmıştım.
Sanma aslında,solmam bir anda
Bir beste resmedebilsem güneşli renklerle
Yüzümden hüznümü silsem yalın gülüşlerle
25 Ekim 2009 Pazar
Aydilge"Sobe"
"Küçük Şarkı Evreni" adlı albümüyle tanımıştık Aydilge'yi.İçindeki melankolik çınlamaları ve aynı zamanda dinginliği bizlerle paylaşmıştı.Müzisyen kimliği ile şarkılarının hepsi kendisine ait olan Aydilge,şimdi yepyeni bir albümle karşımıza çıkıyor."Sobe".Benim de uzun zamandır yolunu gözlediğim bir albümdü bu.Ve tabiyki Aydilge benim en sevdiğim Türk Müzisyen ünvanını hala korumakta.Bir röportajında müziği belirli kalıplara sokmanın yanlış olduğundan bahsediyor Aydilge.Gerçekten objektif bir yaklaşımla doğru olduğunu düşünüyorum.Bu albümünde daha geniş bir kitleye seslenmeye çalıştığını söyleyen Aydilge,daha mutlu uçarı yanını belki de bu albümde yeşillendiriyor.Üzerine biraz da pembe elbette.Yazar ve gazeteci kimliğinin yanı sıra eşsiz bir müzisyen kendisi bana göre.Zaten en büyük hayallerimden biridir kendisiyle tanışmak.Ona yazılarımdan,şarkı sözlerimden bahsetmek:)Bu albümünde de değerli müzisyen arkadaşlarından Cem Sarıoğlu ile çalışmış Aydilge.Müzik konusundan gerçekten çok değerli olduklarını ve çok iyi bir ikili oluşturduklarını düşünüyorum.Şimdi kısaca yeni albümdeki şarkıların adlarını aktarmak istiyorum:
Yollara Düşsem
Kalbim Hep Senle
Geri Dönmem
Yükseldin
Küçük Bir Renk
Canımla
Ah Bir Sevse
Güneş
Benim Aklım Sende
Aydilge, eserlerin tamamının sözlerini, altısının da müziklerini yaptı. Albümün çıkış parçası Yollara Düşsem’ e Ceyda Balaban’ın yönetmenliğinde klip çekildi.İşte Aydilge'nin o şirin mi şirin bir o kadar da farklı,insanda uçma isteği yaratan klibi.Nice seneler bizimle olman dileğiyle Aydilge.Müziğin konuşsun:)
18 Ekim 2009 Pazar
Bulimia Sokağı
16 Ekim 2009 Cuma
Yaşayasım Var
Perdelerimi kaldırdım bugünlerde.Yaşamın içine girdim.Bıkmıştım zaten şu gizemli,yüzünden acı fışkıran yalnız çocuk tipinden.Yok,bu zaten benim karakterim.Bundan sıyrılmam mümkün değil.Üzerimdeki bu dehşetengiz havayı seviyorum orası ayrı.Ama artık farklı bir ortamdayım ve buraya ayak uydurmaya çalışıyorum.Çevreme bakıyorum neler oluyor diye.Ben ilk defa bir şey yaptım ve Adü Dans Topluluğuna katıldım.Evet,latin,hiphop,cazz,çaça ve daha bilmediğim bir sürü dans.Hocamla tanıştım.Sanırım yakında provalar başlar.Haftada üç günmüş.Haftasonları artık dans edeceğim.Ama giriş hikayem çok komik.
Bizim Eğitim Fakültesinden baktım cama dans duyurusu var.Giyindim ve standın kurulduğu merkez kütüphanenin yakınında bir banka oturdum,gözlem yapıyorum.Hiç cesaretim yok.Kimse de gidip üye olmuyor.Standta bir abla ile bir abi var.Üye kayıt kabul ediyorlar.Birileri gitse peşlerinden gidicem.İnanın bir 20 dk üye olamadım oturdum durdum.Sonra ya cesaret,hiç beni sevmezsin bilirim ama deyip bir çağrıda bulundum ve beni kırmadı geldi,zaten işi yokmuş bu aralar.Ben de yazıldım,hadi bakalım...
Hayatın tadını çıkarmaya başladım artık.Arkadaşlarımla konuşup sohbet ediyorum.Geziyorum,güzel oluyor yani.
Tokio Hotel'de yeni albümünü tamamlamış sanırım."Humanoid" adında.Merakla bekliyorum.Yeni şarkılarını ve kliplerini de izledim."Automatic"...
11 Ekim 2009 Pazar
Rock'n Roll Baby
9 Ekim 2009 Cuma
Feeling Good
6 Ekim 2009 Salı
Sıcak Günler
1 Ekim 2009 Perşembe
Geldim Ben;)
Çok zor bir durummuş.Evden ve anneden ayrı olmak.Daha çarşıya falan gitmedim gerçi.Burada Forum Aydın diye kocaman,daha önce pek görmdeğim büyüklükte alışveriş merkezleri var.Şaşırdım gerçekten.Bir de ilk gün taksiyle üniversiteye çıkarken telefonumu unuttum takside.Sabah yedide falan gittim yürüyerek taksi durağına telefonumu aldım.Kötü bir rüya gördüm bir de.Umarım her şey aksi gitmez.Hele ki benim gibi içinekapanık biri için çok zor burada barınmak.
Dünde Hande Yener konseri vardı,sesi geliyordu buralara uzaktan.Gene geç çıkmış sahneye,manyak kadın,sevmem zaten.Bizim oraya da gelmişti ve üç saat geç çıkmıştı.Huyu galiba.
Sıkıntıdan ikinci kitabı bitiriyorum.Bu gidişle kütüphanem hepten coşacak..
Neyse uzatmayayım,Aydın günlüğüne devam ederim umarım.Ara sıra girerim ve selam ederim buradan.Şimdilik bu kadar,içim ne kadar buruk olsa da alışmaya çalışıyorum.Her şeyin güzel olması dileği ile:)
25 Eylül 2009 Cuma
Çiklet İlk Defa Yuvadan Ayrılıyor!
24 Eylül 2009 Perşembe
My Room,Bathroom
You don't have to believe me
but the way I way I see it
next time you point a finger
I might have to bend it back
or brake it brake it off
next time you point a finger
I'll point you to the mirror.
22 Eylül 2009 Salı
Pan Pan Panayır;)
Yarın panayır başlıyor.Aslında bugün başladı ama ilk gece pek bir şey bulamazsınız.Panayırda gece dolaşmayı çok severim ben.Arkadaş olmayınca gondol,balerin falan binmem ben.Sadece dolaşırız,gezeriz.Kağıt helva yemesi ve o ilginç dondurmalardan yemesi güzel olur.Bir sürü ıvız zıvır gereksiz şey alırsınız.Kimisi ucuz diye bir sürü ev eşyası alır.Ben sadece kitap kısmına ve yemek kısmına bakarım.Eşofman alırız bir de bana hep panayırlarda daha ucuz olur.Güzel bir gelenektir.Gece olması daha da iyidir.Eskiden bizim okulun tam önüne kurulurdu süper eğlence olurdu.Gondolun en ucuna biner,çok eğlenirdik…İnsan büyüdükçe çocukluğundan uzaklaşıyor,eğer hala öyleyseniz farklı gözle bakılıyor.Ama kimin umurunda.Güzel geçer umarım yarın gece…Gezip,tozup geliriz yine…Gitmeye ramak kala…
Artık Saçmaladılar Ama!
Söylenecek ne kadar söz kaldı bilmiyorum.Az önce bir haber izledim.Fen-edebiyat mezunlarının önü açılmış.Normalde bir buçuk yıl kadar formasyon almaları gerekiyordu öğretmen olabilmeleri için.Ki formasyon almak kolay olmayan,zahmetli bir iştir.Şimdi bu engel ortadan kalktı.Öğretmenlik yolu açıldı.Ne kadar hoş bir durum değil mi ülkemizin yarısı öğretmen olacak.Şaka mı gerçekten.Hiç düşünmüyorlar mı acaba bu işin sonunu?
1.Bu sene Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü açık öğretime aldılar ve binlerce kişi açık öğretim okuyup öğretmen olacak.Peki;Öss sınavında o kadar puanı alan Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı öğrencileri ne olacak?Boşuna mı eşek gibi çalışıp,kazandılar.Dünya kadar edebiyat öğretmeni olacak.Onu geçtim.Edebiyat Öğretmenliği çok yüksek puanlarla öğrenci alır.Şimdi onca puanı çalışıp çıkaran Edebiyat Öğretmeni hem de eğitim fakültesinde beş sene okuyup mezun olan Edebiyat Öğretmeninin diğerlerinden farkı nerede olacak?
2.Tarih ve Coğrafya bölümleri…Ülkemizde dünya kadar tarih bölümü var.Her üniversitede vardır.Zaten Tarih Öğretmenliğinin Kpss ataması çok düşük.Bunca tarih mezununu tarih öğretmeni yapacaksın peki atamalar ne olacak.On katına mı çıkacak bu atamalar?Peki,yine o kadar çalışıp Eğitim Fakültesine yerleşen Tarih Öğretmenlerinin ve Coğrafya Öğretmenlerinin ne farkı kalacak Fen-Edebiyat mezunlarından?
3.Ben o zaman sadece eğitim fakültesi okuyup staj göreceğim tek farkı bu.Bir zamanların saygın mesleği olan öğretmenlik nerede,herkes öğretmen olsun ne iyi iş.Çalışan hakkını alamasın yine.Hadi benim alanımın Fen-Edebiyat’ı yok,peki diğer alanlar ne olacak.Bari buna karşılık öğretmen atamalarını arttırsalar içim yanmayacak.Ben devamlı geleceğimi düşünmek zorunda mıyım?Öğretmen olacağız dedik baktık herkesin önü açıldı.Fen-Edebiyat mezunları kızmasın ama yapılan çok yanlık bir şey.Şimdi Yüksek Öğretim Kurumuna da bir e-mail atacağım…
Öğretmen atamaları bu kadar sorunluyken siz kalkıp da nasıl bu kadar öğretmen çıkarırsınız ortaya?Nerede çalışacak bu kadar öğretmen?Nasıl istihdam edecek?Anlayamıyorum gerçekten…Ne yapalım her sene üniversite sınavlarına girip daha iyi yerleri kazanmak için mi uğraşalım?Bu kadar basit bir meslek mi öğretmenlik?Vay haline diyorum öğretmenlerin…Yahu tıp fakültesine eş değer puanlar alıp öğretmenlik kazanan insanlar var,yazıklar olsun gerçekten..
Bu uygulama şuan için birkaç üniversitede ama diğer üniversiteler talep ederlerse onlara da olanak sağlanacakmış.Bravo Yüksek Öğretim Kurumu...
21 Eylül 2009 Pazartesi
Kelimenin Tam Anlamıyla
Pencereleri kapatın,havalar soğudu,gece şortla veya söylemesi ayıp şeylerle yatmayın,hava soğudu.Giyinin kalın kalın burası gerçekten soğudu.Üşüyorum…Bayram güzel geçti,biz bu sene bir yere çıkmadık.Bize misafirler geldi.Yani şehir dışına çıkardık da hiçbir bayram evde kalmazdık.Güzel geçti,baklava fıstıklıydı ben cevizli ve fındıklıdan daha çok sevdim.Gitmeme çok az kaldı.Cumartesi yolculuk var,saçlarım çok kötü şekil almıyor ama ben onları öyle seviyorum zaten.Annem iyice zayıfladın diyor,gerçekten öyle.Domuz gibi yiyiyorum ama kilo almıyorum.Omuzlarım dik yürüyemiyorum nefret ediyorum.Biri bana dik yürümeyi öğretsin.Siyahı seviyorum,hep siyah giymek istiyorum.Komşunun kaplumbağası Rıfkı’nın selamları var.Çok tatlı bir şey…Herkes öğretmen olunca bir şey olacak sanıyor.Neden acaba?Gerçekten iyi bir şey mi bu?Bilmem ki..Yeni bir grup dinliyorum çok sevdim.Yani ben yeni keşfettim.Aloha From Hell,punk sevenler dinlesin.Güzel müzik yapıyorlar gerçekten…Lütfen keselerinizin cebini açın,benim yol param bile 45 lira,bu ne kıtlık ya,ekonomik kriz varsa çocuklara da mı var yahu.Mendil ve çorap kabul etmiyorum lütfen.
Ayrıca Mtv gecesinde Kristen Stewart muhteşemdin,söylemeden geçemeyeceğim.Acaba ısrar etsem benimle evlenir mi?
Bavulum ve eşyalarım hazır.Acayip tenis öğrenmek istiyorum.Belki lisans bile alırım çalışırsam.Hayallerim var ama abartmıyorum,sadece yaşımı yaşıyorum.Viyadük kelimense karşı acayip bir ilgim var.Bodoslama lafını sevmiyorum…Gidiyorum;)
19 Eylül 2009 Cumartesi
Ne?Aaa,Manyak;)
18 Eylül 2009 Cuma
Son 7 Günüm
Gezmeyeceğim yırtık kotlarla dışarıda,yırtık bir hayatta istemiyorum zaten.Kontrolcüyüm ve geleceğimi planlamak gibi saçma şeylerle uğraşıyorum.Neyse at bakalım zarlarını hayat,tavlaya hazırım;)
17 Eylül 2009 Perşembe
Vahşi Gelin
Öğlen sularında atladım bisiklete büyük bir markete gittim.Bizim buralarda öyle kocaman marketler yoktur,iki üç tane falan vardır.İşte onlardan bize en yakın ve en büyük olana gittim.Orijinal Türk Sineması Klasiklerini getirmişler.Yeşilçam olarak bilinen muhteşem geçmişimizden…Bir tanesini seçtim içlerinden.Özellikle Türkan Şoray,Hülya Koçyiğit ve Ediz Hun gibi favori isimlerimin filmlerine baktım ve bir Ediz Hun,Türkan Şoray filmi olan ve de 1965 yapımı o yeşil kapaklı klasiği seçiverdim.Yönetmen Nejat Saydam….Bir de ekmek aldım tabi..
O kadar güzel bir hikaye ki,filmin arka kapağındaki özeti yazayım hemen.
“Ayşegül(Türkan Şoray) fabrikatör bir babanın tek kızıdır.Annesi,Ayşegül daha küçük bir kız çocuğuyken tiyatrocu olmak için onu ve babasını terk edip gitmiştir.Bu olay üzerine insanlara güvenini kaybeden babası,Ayşegül’ü tek başına büyütmek için küçük bir kasabadaki dağ evine götürür.Aradan yıllar geçmiş Ayşegül genç ve güzel bir kız olmuştur.Günün birinde kasabaya genç ve yakışıklı bir adam olan Metin(Ediz Hun) gelir.Ayşegül,iflas ettikten sonra kendine sakin ve yalnız bir yaşam seçen delikanlıyı görür görmez aşık olur.Bir süre sonra yaşanan çığ felaketi sırasında,çığın altında kalan Ayşegül’ün babası,ölmeden önce genç adamdan kızına iyi bakmasını ve onunla evlenmesini ister…”
Evet,hikaye böyle devam eder.Merak etmeyin olay mutlu sonla biter.Sevenler kavuşur.
Birkaç gün sonra markete tekrar gideceğiz,bana son kez yurt alışverişi yapmaya.Çaktırmadan bir iki tane daha almayı düşünüyorum;)Koleksiyon yapıyorum da birazcık;)Ayrıca Türk Sineması’nı hiçbir şeye değişmem diyenler her Pazar Trt-2’de Sinemasal Kuşağı var.Akşam dokuzdan sonra gibi..
Herkese bol mazili günler;)Fonda Göksel-Gülmek İçin Yaratılmış dinlerken…
Yok,yok yalan deme sevgi denen o gerçeğe
Sevmek acı gerçek acı,benzer birbirine…
15 Eylül 2009 Salı
Toyz
Son günlerde Cinema Bizarre’nin Toyz adlı şarkısını dinliyorum.Zaten bir seneden fazla takip ettiğim bir grup.Seviyorum onları,şarkılarındaki tınıyı,yarattıkları akımı ve sözlerini tabi.Bu şarkıdan hareketle yine beni çocukluğuma götüren bir yazı yazmak istedim.Oyuncaklarla,çocukluğumuzu renklendiren oyuncaklarımız ile ilgili..Benim oyuncaklarım hala sapasağlam durmaktalar mesela.Her ne kadar eve gelen misafir çocukların mezesi durumunda olsalar da ben yine de pek elletmiyorum onları.Benden korkularına çok oynayamıyorlar zaten.Oyuncaklarımın fotoğraflarını çektim.Birazdan bir ilk yaratıp onları yayınlamaya kalkacağım;)
Bu bana Amerika'dan hediye gelen bir araba.Teyzemin görümcesi orada okuduğu sırada getirmişti bana.Ben daha okula bile gitmiyordum.Beş-altı yaşımda gelen bir oyuncak.Aradan 12 sene geçmesine rağmen hala sapasağlam;)
Bu da trenim.Gece ekspresidir kendisi.Sadece karanlıkta çalışır,olduğu yerde döner ve ışıklarını yakar.Çok severim kendisini;)
Bu da robotum.Ateş eder söyleyeyim dikkat edin çok fenadır.Silahını da doğrultmuş zaten.
14 Eylül 2009 Pazartesi
Bitmez Düşüncelerim Var
“Bir ailenin bireylerini yıllarca aynı yapmacık,ama görgü kurallarına uygun perde altında görüyorsunuz,ama onların birbirleriyle gerçek ilişkileri sizin için bir giz olarak kalıyor.Bakarsınız bir gün böyle bir aile arasından,görünürde hiç önemi olmayan bir ziyaret ya da aile reisinin atlarıyla ilgili bir konuşma açılır ve birdenbire bu tartışma hiç yok yere alevlenir;öyle ki bu tartışmayı çözümlemek için perde arkası dar gelir.Tartışanların dehşetine,dinleyenlerin de şaşkınlığına karşın bütün gerçek ve kaba yönler olduğu gibi sırıtır”
Tolstoy/Gençlik-1
(Sevdiğim bir aile anlatımı)
Sabah erkenden bir telefon geldi annemden,randevu almam lazımdı; erkenden kalktım randevu aldım.Annem çalışmaya başladı bugün hayırlı olur inşallah.Normalde sabah ve öğlen sayılabilecek saatlerde internete girmem.Gece dolaşmayı ve işlerimi halletmeyi daha çok seviyorum.
Ufak bir pişmanlık yaşadım ama geçti,ama keşke demekten hiç hoşlanmıyorum.Dün misafirler vardı yine ve tüm akşamı odamda geçirmek zorunda kaldım.İncir yemişler,ben yiyecektim o incirleri;)
Neyse ben de süt içtim zaten şu bir yarım kiloluk kupamla;)
Rüyamda özel bir kanalın haberlerinin palavra haberden öteye geçemediğini gördüm yazık sunucusu da pek bir şeydi,neyse sansür yemek istemiyorum.
Dün annemle sofrada otururken keşke doktor olsaydım dedim.Hem garanti hem de saygın bir meslek,umarım çocuklarımda azıcık sayısal zekası olur,muhtemeldir.
Sırların insan hayatı için ne kadar önemli olduğunu düşündüm.Binlerce sırrımız var ama kimse bunları bilmiyor.Zamanın eli üzerimizde ama tetiği çekemiyor,kesinlikle heyecan verici;)
Dershanedeki günlerimiz aklıma geldi.Gece derslere kalışlarımızı akşam yemeği yerine evden getirdiğimiz salçalarla ve ucuz bir marketten aldığımız koca ekmeklerle mideye indirdiğimiz ve öğretmenimizin de bir yandan ders anlatıp bir yandan ev salçası tarifi aldığı günleri hiç unutamam.Gecenin dokuzunda onunda eve gel,annem mesaide,yemeği ısıt ye,yarına yazılın var çalış bakalım,okul puanın yüksek olsun,ama test çözmeyi unutma,bu arada eksik konularını kapat,haftaya deneme var ilk üçten düşme(düşsen ne olacak sanki)…Hep güzel şeylerdi aslında;hocamıza bisküvi aldırdığımız geceler,dersleri dinlemediğimiz resmen uyuduğumuz dershane akşamları.Nazi’nin elinde lavabo pompasıyla sınıfa dalması,Sevgi’nin mantı almak için derse geç gelmesi v.s.
Özleyeceğim ilk defa geçmişi;)
13 Eylül 2009 Pazar
Donuk
Donuk bir hava var bugün,böyle havalarda sanki kendimle yüzleşmek istiyorum.Ömrümün çoğunu içimde yaşadığım bir gerçek,arada bir dışarı baktığımda bu donukluğu görmek hoşuma gidiyor.Yağmurun ıslaklığı,sanki ormanların içinde bir yerlerde birileri haykırıyor fakat ben o sesleri duyamıyorum.Garip bir varoluş nedenim olduğuna inanıyorum fakat çözemedim.İnsanın kendinin bile bilmediği ve anlık durumlarla ortaya çıkan ne çok sırrı var.Hepsi de donuk bir zemin üzerine seyir ediyor.Birileri size dikenini batırıyor,bir dala kan damlıyor ve bu hüzünlü zaman gelip geçiyor.Olduğum yerde kalmaktan korkuyorum,sanki yağmurdan zedelenen bir yaprak düşmüş paltomun cebine ve beni de sürüklüyor dünyada…
Yaşamı ciddiye almıyorum diyenlere inanmıyorum.Hepimiz ölüp bitiyoruz daha iyi yaşamak için.Az önce izledim bir film,adına gerek yok,iyi bir filmdi,beş kardeşin ayakta kalma mücadelesi.Hep bu var merkezimizde,evrenimizde…
Mat bir yaşam istiyorum ben de..Yağmur havası hakim diye bundan bahsetmiyorum.Donukluk hoşuma gidiyor,bu kelimeyi söylemek bile güzel,cazip,yasak elmayı yemek kadar heyecan verici…Uzak bir ormanda yaşamak istediğimi düşündüm bugün,yağmur ormanı,ıslak ve az nüfuslu bir yer.Sadece gerekli olan insanlar yanımda,bir başıma.Hep bunu savunuyorum,bir başına olmak güzel.
Ciddi ve donuk yaşamak elimizde olan bir şey değil.Bu bir kişilik meselesi de değil,genetik de değil…Bilimsel şeylere pek de güvenmiyorum.Bu öyle bir şey ki oyun gibi,bir kovalamaca,arkanızdan atılan taşlara hesap soramamanız gibi,ne kadar uzağa fırlatsanız da taş taştır ve kırmak için büyük bir güç gerektirir.Ama siz zaten güçsüz doğmuşsunuzdur.Yenik ve mağlup,kabuğunuzda.Bunlar kolay şeyler değil elbette,somurtun da demiyorum ama buysanız farklı yaşayamazsınız,yaşayamam…
Gerçek gözlerimde saklı
Hayat damarlarımda dolaşıyor
Yollar kalabalık
Yorgunum gelemiyorum
Sense hep bir şeyler peşindesin
Lütfen, yoruldum
Beni yalnız bırakma
Sarıl,ısıt bedeninle
İşte o zaman düşecek bir yağmur tanesi
İçime…