Dün yakın bi arkadaşımla hummalı bi telaş içindeydik.Sebebi ise ismi Erasmus olan bi velet,bi nevi baş ağrısı ya da anksiyete bozukluğu durumu.Tüm belgelerimizi toparladık,Erasmus Koordinatörümüzle sağolsun bi on dakka konuşma imkanı bulabildik ! Dış ilişkiler ofisinin kapısını aşındırdık.Sonunda teslim ettik belgelerimizi.İki hafta sonra dil sınavına giricez.Onda başarılı olursak sözlü mülakat ve sonra yurt dışı.
Üç tane okul tercih etme hakkımız vardı.Araştırdık sorduk soruşturduk peşine düştük.Ve Polonya'da karar kıldık.Tabii bunda ucuz olması en büyük etken oldu.Beş kilo patates bir liraymış efem,ne kadar güzel.Gidenlerin dediklerine göre herkes kıyafetlerini yeniliyormuş,bu da cezbetti bizi elbette.Gerçi ortada daha hiç bi bok yok.Belki de dil sınavını ya da sözlü mülakatı geçemem belli olmaz.Ama Polonya'ya gitme hayali bile güzel.En azından araştırma yaparken Polonya ile ilgili bi çok bilgi öğrendim.
Annem pek gitmemden yana değil.Daha doğrusu bi dönem gitsen daha iyi bence diyor.Aslında oradaki masraflarımı da düşünüyorum.Belli,emekli maaşıyla geçinen iki kişiyiz.Annem masraflarını karşılayamazsam kötü olur diye tereddüt içinde.Haklı da.Bense sadece şansımı denemek istiyorum.Kaba etimi havalara kaldırmadım henüz.Zaten hayatta pek tercih ettiğim bi mevzu değildir kaba et konusu.
Bi şey daha öğrenmiş oldum bu süreçte.Kendi işini kendin hallet insanoğlu! Yani,nasıl desem tamam her seferinde bayıla bayıla söylediğim gibi on dokuz yaşında bi genc-i velet olabilirim ama her işimi de kendi başıma halletmeye alışkın değilim.Bürokrasinin işlemezliğini bi kez daha gördüm bu işlemlerle uğraşırken.Hele olur da kazanıp arkadaşımla aynı yere gidemezsem ne halt yerim ya da halt neden hep yeniyor inan hiç bilmiyorum.
Bu arada İzmir'de bi eğitime başvurmuştum."Sivil Toplum Kuruluşlarında Kaynak Geliştirme ve Fon Yaratma Eğitimi" diye geçiyor ismi.Üç gün sürecek.Perşembe günü gidiyorum.Eğitim sertifikalı falan ama çokta umrumda değil açıkcası.Tek sevincim,organizasyonun tüm masrafları karşılaması ve açık büfenin olması tabi,otel de dört yıldız olunca keyif çatmayı ve bol bol kablosuz connection'dan yararlanmayı düşünüyorum.
Polonezköy'e gitmek istiyorum.
Çok eğleniyorsunuz gülüyorsunuz da,bana hiç komik gelmiyor
Bir de üstüne siz güldükçe benim ağlayasım geliyor
Biraz çıldırır gibiyim ama saklamakta birinciyim
Siz yeter ki rahat edin,ben kan kusup kola içtim derim.
Ayaklarımı kıçıma vura vura kaçmak istiyorum Büyük Ada'ya.
Hani orada yaşayan bi adam var ya,yıllardır inzivada
...
Melis Danişmend ne güzel yazmış,ne güzel söylemiş yeni albümünde.Sanırım Aydilge'den sonra bu ülkede kendime örnek aldığım ikinci kişi.Seviyorum onu.Bluzlarını ve ayakkabılarını da.
Gidiyorum,ayaklarımı kıçıma vura vura.
26 Şubat 2011 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
umarım her şey yolunda gider ve polonya'ya gidersin; merak etme sen ayağını bi bas oralara gerekirse part time işlerle günlük paranı bile kazanabilirsin
her şeyden önce ipin ucunu tutmak gerekir gerisi nasılsa gelir :)
Umarım başarılı olursun canım...Bol şans..
(Tecrübelerime göre tavsiyem,dönemlik gitmen.hem maddi,hem manevi,hem de dersler konusunda bir yıl oldukça yıpratıcı oluyo)
Yorum Gönder