Usul usul yok oluyor gibiyim, kendimi hiçbir yere sığdıramıyorum. Oturduğumuz bu kiralık daire, bu mahalle, mesleğim, öğrencilerim, annem, etrafımdaki insanlar, şehir içi yolculuklar, kitaplar, filmler, bedenim, İstanbul ve hislerim... Hepsine yabancıyım, hepsi, tanıdık yüzlerini kaybettiler. Birkaç sene öncesini düşünüyorum, hayata ne kadar da sıkı tutunuyormuşum.
İstanbul'da ilk kez ev kiraladığımda çok mutlu olmuştum. Eşyalı bir daireydi, site içerisindeydi, bahçesinde bir havuzu vardı. Tüm tatil vakitlerimde yurt içi turlara çıkıyordum. Yaz gelmeden önce tatil planları yapıyordum, okuma hedeflerim vardı, bir yandan yüksek lisans tezimi yazıyordum. Edebiyat, içtiğim su kadar önemliydi benim için. Artık içtiğim suyu bile hesaplamıyorum, önemsemiyorum. Edebiyat okumayı bıraktım, birkaç aydır yalnızca iki, üç kitap okudum. Sayısını dahi hatırlamıyorum. Her şey bir kapanın içine sıkışıp kayboluyor gibi, her şey birer birer anlamını kaybediyor. Anlamaya çalışıyorum ya da tüm bunlar çok fazla anladığım için. Yaşam, usul usul yok oluyor gibi, kendimi kendime sığdıramıyorum.
İş arkadaşlarım, zaman zaman onlarla birlikte bir şeyler yapıyorum. Çok keyifsiz, yanlarında sadece fiziki olarak var oluyorum. Aşk, karşıma çıkan herkesi kendimden uzaklaştırıyorum, yapamıyorum, yalnızlığı seçiyorum, rahat edemiyorum, alanım yalnızca bana ait, başkasına yer bulamıyorum. Kendime, kendimde bir yer bulamaz iken, başkası...
Giderek yabancılaştığım bir düzen, geleceğe dair hayallerim yok. Adım atarken güçlük çekiyorum, yarın sabah işe gidecek olmak bile bir yük gibi geliyor bazen. Peki ya ne düşlüyorum? Hiçbir şey. Bir planım yok, bir aktivitem yok, hiçbir şeyle uğraşmak istemiyorum.
Birkaç yıl önce, bir fotoğraf makinesi almıştım kendime. İstanbul'un dip köşe her yerini gezip fotoğraflar çekiyordum. Sonra yazıyordum ben, pek çok öykü ve deneme. Çok okuyordum, anlamaya çalışıyordum. İnsanlar ile bir aradaydım, hayatın akışına kendimi kaptırıyor, yağmurlu kış günlerinde Kadıköy'e film izlemeye gidiyordum. Yeni insanlar ile tanışıyor, bundan korkmuyordum. Bazı kurslara kayıt olmuştum, evime saatlerce uzakta olsalar da kurslara katılmaktan büyük keyif alıyordum. Şimdi sokağa çıkmaya bile mecalim yok. İçimde hiçbir şey yok, neden böyle oldu peki? İçimde neler devindi, neler yer değiştirdi? Neden benim de diğer insanlar gibi dış dünyada ayakta kalma becerim yok, neden bu kadar inciniyorum? İnanın bilmiyorum. Uzun süredir hiçbir şey bilmek istemiyorum.
Gecenin bu vakti oturmuş, karanlık gökyüzüne bakıyorum. Gökyüzü olabildiğince parlıyor ama benim gözlerim artık parlamıyor. Kulaklarımda Tamino'nun sesi, Sun May Shine.
troubled by a sound
vile and yet devout
in your eyes, in your eyes
there lies no caress, they could not shine less
2 yorum:
"İçimde hiçbir şey yok, neden böyle oldu peki? İçimde neler devindi, neler yer değiştirdi? Neden benim de diğer insanlar gibi dış dünyada ayakta kalma becerim yok, neden bu kadar inciniyorum?"
Mutlaka var bir cevabı. Belki de kendine bile itiraf etmek istemediğin...
Manxcat / KuyruksuzKedi,
Belki de gerçekten vardır bir cevabı, belki de henüz bulmak istemediğim...
Yorum Gönder