9 Mart 2020 Pazartesi

Çöküş

Her gün saat 05.30'da kalk, 05.50'de evden çık, 05.58'de servise bin. 07.30'da işte ol. 08.10'da derslerin başlasın, 16.00'da servise bin, 18.15'de evde ol. Bol bol trafikte boynun ve başın ağrısın, İstanbul'un bir yakasından öbür yakasına kadar seyahat et. Kariyerin zirvesi dedikleri yer de böyleymiş, iyi kazan ama kendinden geriye bir şey kalmasın. Her yerde avazım çıktığı kadar okulsuz toplumu savunuyorum, çünkü bu çocuklar eğitim almak istemiyor, çünkü bu çağda bu çocukları beton binaların arasında sıkıştırıp akşama kadar oyalayamıyorsunuz. Sistem çöktü, finito.

Eve geliyorum ve öylece oturuyorum, tek bir his yok, tek bir hayal yok, tek bir umut ışığı yok, 28 yaşında, enerjisi tükenmiş genç bir adam, yorgun, yoğun, uykusuz, kalabalıktan sıkılmış, bu şehirden sıkılmış, kendi içine sıkışmış, kaba insanlardan sıkılmış, bedenine sıkışmış, bitmeyen kaostan sıkılmış, her yerde beton görmekten sıkılmış, okuldan, çocuktan, sistemden, hayatın düzeninden her şeyden ama her şeyden sıkılmış, sıkıldıkça sıkışmış. Yabancı'nın başkahramanı, sıkıcı Fransız edebiyatından bir yan karakter. 

Masamda duran Doğu Öykülerine, Bir Ölüm Bağışlamak'a ve Üç Kadın'a öylece bakıyorum. Artık edebiyattan, yazın sanatından, yazmaktan da umudu kestim. Kurgudan, sinemadan, gezip görmekten, yeni şeyler öğrenmekten ve en kötüsü kendimden de vazgeçtim sanırım. 

Böyle yazınca kulağa kötü geliyor, gelsin de, yazının gücü de bir yerlerde kendine olan inancını yitirdi. Söze bel bağlamayı seneler evvel bıraktım zaten. Şimdi masamın ölü sarı ışığının başına oturmuş, Rehber'den Büyük Saat'i dinliyorum, Uyar'a selam olsun, biz çoktan unuttuk dünya dediklerini misal. 

"Gerekli miydi gördüğün? Karanlık işte..."

6 Mart 2020 Cuma

Resim

Sonra wang-fo resimler yaptığı için suçlandı. Zalim imparator onu kendi resminin içine hapsetmeye çalıştı. Önce su durgundu, sonra suyun içinde boğuldu. Bir ressamı, kendi resminin içinde yok etmeye çalıştı. Çocukluğu, ilk gençliği, yetişkinliği; hep onun resimlerine bakarak geçti. Yalın çocuk, inmiş dünyadan. Ilık bir yaz akşamı ne demek, sıcacık bir bahar öğleden sonrası insana ne hissettirir bilemedi; hepsini onun resimlerinden öğrendi. Sonunda kehanet gerçekleşti, wang-fo imparatorun karşısına çıktı. "Yok edeceğim seni" dedi zalim imparator, bir imparatoru zalim yapan nedir? Bir dağın içinden saraya çıkan yolda; çırak gözyaşlarına boğuldu. Biliyordu, ölse de geri gelecek, düşler görecek, sonra iyi ki resimler yapmışım dedi wang-fo; kendi resmindeki denizin içinde bir kayığa bindi, küreğin başında çırak. İmparator sulara gömüldü. İnsan kendi yaptığı resmin içinde yüzebilir mi? İnsan kendi suretinin resmini çizebilir mi? Bir bilmece wang-fo, cevabı olmayan. Hep sondan bir önceki sırada bekleyen, sondan bir önceki fırça darbesini bekleyen.