Bu aralar hiç yazasım gelmiyor, boş bir sayfayı açıp uzun uzun baktıktan sonra kapatıyorum. Canım sıkkın. Bazı nedenler var ama hepsi bunlar değil. İnsanda sürgit bir iç bunalımı olur ya, sebebini bilip tartamazsınız bir türlü. Onun gibi bir şey işte. Bazen dışarıda, çevremde çok enerjik insanlar görüyorum. Nasıl yani diyorum, bu insanlar nasıl bu kadar enerjikler? Şaşırıyorum.
Benimse tek dileğim okuldan eve gelince oturup kitap okumak, sessizliği dinlemek. Birkaç şeyi bir arada yapabilecek enerjim olmadı hiç. Durgunluk, sükunet hakim bünyemde. Bazen kendimden de sıkılıyorum sanırım.
Okulda işler karışık, öğretmenler birbirine girdi. Ben de susamadım, herkes de birbirine küstü. Şaka gibi, ben insanları ömrüm boyunca anlayamayacağım sanırım.
Bir boşluk hakim, genelde o boşluğu bir şeylerle doldururum, herkes gibi. Bu aralar pek dolmuyor, duygusal şarkılar dinleyip karanlıklarda oturasım geliyor. Oturuyorum da. Anneme fenalık geldi ışıksızlıktan.
Şöyle bir his var, sanki hayatta yapmak istediğiniz her şeyi yapmışsınız da geriye bir şey kalmamış gibi. Ne istiyorsun diye soruyorum kendime, cevabını bulamıyorum. Ne yapmalı bilemedim ya da ne yapmamalı.
Her şeyden de bezilmez ki yahu, en sevdiğim şey olan okuma eyleminden bile bezmek üzereyim. İki haftadır elimdeki İletişim baskılı Madam Bovary bile helak oldu. O son elli sayfa bir türlü bitmiyor. Şimdiye neler neler okumuştum oysa.
Evde oturacağım bir hafta sonu tatili daha başladı. Elli metrekare evde elli adım falan atarım herhalde bu hafta sonu da. Daha fazla iç karartmadan gideyim en iyisi, oryantalist bir şeyler dinleyeyim. Mezdeke falan belki. Şaka şaka.
4 Mayıs 2018 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder