30 Kasım 2011 Çarşamba

Anam Hellas


Hayatın en büyük işvesi,dünyanın ruhunu taşımaktır yüreğinde.Aklına yatan ne varsa yaşamaktır içinden geldiğince,peki içinden gelmiyorsa bu işin içinden kim çıkacaktır senden başka ? Giyindiği roller uyutur insanı,boyansan da güvensen de,gücensen de bir işe yaramaz,yeniden yalnız kalırsın.Bir Rembet kadar içli bakar gözlerin,siyah dalgalı saçların gençliğinin hüznünü yansıtır.


Bir bakarsın ardına,kimse kalmamış etrafta.Yalnızlığı sekseninden sonra yaşayacaksın,eğer yirmisinde yalnızsan senin için yapabileceği başka bir şey yoktur artık hayatın ? O yönetmendir.
Bir daha bakarsın şöyle etrafına bir tek annen vardır ardında,önünde,yanında,her yanında.

yalan sözler,büyük laflar
söyledin bana ilk verdiğin sütle
ama şimdiki yılanlar uyandı
sen eski süslerini takındın
hiç mi gözün yaşar mıyor anam Hellas
evladını köle gibi satarken

( Rembetiko filminden " Mana Mou Ellas " )

28 Kasım 2011 Pazartesi

Hiç


"Bana kalırsa,hep kendi kişiliğimizin aynı,kapalı yolundan gideceksek koşmanın hiçbir anlamı yoktu.Bazı insanlar yaşamak için doğar,bazıları çalışmak için,bazıları da hayatı seyretmek için.Benim küçük ve değersiz bir seyirci rolüm vardı.O rolden çıkmam imkansızdı.O anda benim tek gerçeğim korkunç bir yürek sıkıntısıydı."

Carmen Laforet'in "Hiç" adlı muhteşem romanından aldım bu sözleri.Beni anlattığını düşünüyorum.Ben de hayatı seyretmek için doğanlardanım.

27 Kasım 2011 Pazar


Batarken Güneşim


Yarın yine İstanbul'a dönüş,evdeki rahatım sona eriyor.Kara fatmaların tiz çığlıkları ve altı kişinin ada (oda) koşullarındaki amansız mücadelesine katılmaya,kendimi heder edip pasaklı hayatıma geri dönüyorum.Bunun dışında evde hayatım iyi,kabak tatlısını yastığının yanına koyarak uyuyabilen bir insanım,kestaneli ise.Annem benim.

En sevdiğim yayınevi Metis'tir benim.Çok kaliteli ve çok ender buluyorum yapıtlarını.Hele ki imgesi,çok hoşuma gidiyor.Reklamcılıktan anlamam lakin Turkcell'in son reklamını daha doğrusu şarkısını beğeniyorum.

Şafak Vakti'ni ise sadece seriyi tamamlamak için izledim.Ergenken beğenirdim artık anlamsız geliyor.Merak ettiğim ise Dedemin İnsanları.Göçmenliğin,kalbin arada kalmasının ne demek olduğunu anlayabiliyorum.Hüznün müziği çalınınca kendimi tutamıyorum.Benim için sanatların en güzeli sinemadır diyebilirim.

Opera izledim hayatımda ilk defa.La Traviata.Lakin yorum yapmayacağım,yorum yapabilecek kadar anlamıyorum operadan.Ama diyebilirim ki,bir kırmızı ruj kadar asildi.

Topraklarım nemli bu aralar,kış geldi ve içimin buzları eridi.Ondan başka sebebi yok.

26 Kasım 2011 Cumartesi


Meczup


Tren yolculukları,hayatımın bir ray üzerinde ilerlemesi gibi güven verici.Ama öznesi olmam gerekirken sanki yüklem görevi üstleniyorum hayatımda.Benlik kayması ya da bellek yitimi değil,sadece kendine güven eksikliği bu.Farkında olmak ama değişim için çabalamamak bu bendeki.

Materyal tasarlayıp duruyorum bir dersimiz için." İletişim Bulutları " koydum adını materyalimin.Bulutlarım var benim.İleride bulutları öğreteceğim çocuklara.Onlarla konuşun diyeceğim,doğunun sıcağını ve sılanın gücünü,tiz feryatların en sadesini haykırmaktan korkmayın diyeceğim,yer açın kendinize gökyüzünde.

Birçok tiyatro izliyorum lakin " Arzunun Onda Dokuzu " bir başkaydı.Bunalım hali içimize işlemiş,gasp etmiş durumda bizi.Hayatın ritmine nasıl atabilir insan tüm bunlar yaşanırken kendini ?

Hayır yok,güvenmiyorum ben dünyaya.Bir Bedevi kadının aşkı ne kadar gerçekse,bir o kadar sahte olduğunu düşünüyorum altımızdaki toprakların.Yoksa hiç belaltı vurmadı mı hayat size ?

Güvenemiyorum yaşamaya böyle bir dünyada,benim de tarihimi yok etmelerinden korkuyorum.Ben mi,bense bir meczup,adaşım Can Bonomo diyor ki ;

En ileri durma meczup seni de üzerler
Kimileri var ki meczup derini yüzerler
Kafana da takma meczup yoluna bakarlar
Hiç oralı olma meczup seni de yakarlar


18 Kasım 2011 Cuma


Sığ


Benden habersiz ne çok şey dönüyor sanki etrafımda,dünyanın ekseni etrafında.Bir çizgi gibi hayatım,hep en doğru yere ulaşmaya çalıştığım.Çizgisel hızı gibiyim dünyanın,hayatım hep ekvatorun orta yerinde.

Küçüklüğümden beri her şeyin düzenli bir şekilde işlemesine alışmışım,hayatımdaki en ufak değişikliğe tahammül etmekte zorlanıyorum.Evet popomla koca bir şehir devirip,daha kocaman bir şehire intikal ettim.Cesaretime hayranım.Ama doğruluk mu cesaret mi deseler elbette doğruluk derim.

Bazen sınav anında dönüp arkadaşlarıma bakıyorum,hepsi harıl harıl biraz daha yazma derdinde,bir endişe içinde.Öleceğimizi bile bile bu kadar uğraşmak niye ?

Kendimi tarif etmekte zorlanıyorum bazen.Kuzenimle sabaha karşı odamda yaptığımız sohbetlerin birinde sordum.Sence ben nasıl bir insanım dedim ? Bana derinsin dedi,dünyanın içinden daha derin.

Derin olmak istemiyorum,sığ kalmak istiyorum.Kıyılarda yaşamak istiyorum.

12 Kasım 2011 Cumartesi

Hello Cold World


Bazen nefes alabildiğim için bile hayata şükür ediyorum.Göğüs çukurum çok derin,küçüklüğümden beri ağrır.Geçen gece de ağrımaya başladı ve sabah beşe kadar uyuyamadım.Sabah onda ise yine kalktım çünkü sınavlara çalışmak zorundaydım.Değişik haller bunlar.

Valizimi hazırladım,numarasız kompartmanda üç saat İnsan Hakları ve Demokrasi sınavı için notlarımı aklımdan geçirirken,ayakta durmaktan dolayı ayaklarımın ağrısını es geçip Amelie Poulain gibi acaba şu an dünyada kaç kişi orgazm çığlıkları atıyordur diye düşüneceğim.

Dedemin İnsanları'nı bekliyorum merakla,Gelecek Uzun Sürer'e ise gidemeyeceğim zira sınavlarım var.

Aslında evde rahatım,keşke hiç gitmesem.

Son olarak ise tüm olumsuzlukları lokum gibi yutabileceğim tek sevinçli hadise Paramore'un yakında çıkacak olan dördüncü stüdyo albümüdür." Hello Cold World " ise yeni şarkılarından.

Diyorlar ki ;


Don't need my eyes open
Oh I,I just want to feel something

11 Kasım 2011 Cuma

Balık


Pazar günü dönüyorum İstanbul'a.Tat
ilde de hep evdeydim,ders çalışmak için bir yere çıkmadım.Onun dışında evde balık yiyebilmek keyif verici,okula gidince en çok balık yemeyi özlüyorum.

In Treatment'ı kaldığım yerden izlemeye başladım.Birinci sınıfta Sosyal Psikoloji almıştım,hocamız Michael A.Hogg ve Graham M.Vaughan'ın kitabını okutmuştu bize ki ilk sene aldığım en güzel dersti.Kitabımı hala saklarım ve açar okurum.İnsanın kendi kimliğini,hissettiklerini akıl yolu ile değil de sayfalar dolusu bir kitaptan keşfetmesi de bir o kadar ilginç.

Sanırım hayatım boyunca konuşabileceğim bir psikoterapistimin olmasını isterdim.
Balık yemek kadar güzel olabilirdi.

9 Kasım 2011 Çarşamba

Sorma

Sorma,uzun yıllar geçti üzerinden.Nöbetteydim sanki bir dehlizin içinde.Karanlığın kuşatması altında dertlerimi sineme çekmiştim.Günbatımına dokunmuştum ellerimle,dilimde iki çift kelamın gönlümü avutmaktaydım.Uzak diyarların sessizlik bellediği ahlakımdan,çılgınlığa vakit kalmadı hayatım boyunca.Çok zor güldüm,tebessüm eyledim çok az kimseye sen gittiğinden beri.Ne kadar zor dedim dünya,hayat.Enkaz altında kalmak de
mekti benim için yaşam,terk edilmişlik korkusuyla başımın dumanına sarılmak biraz daha içime kapanmak demekti.

Sorma,tek başıma tutundum hayata,güç bela ilerledim yollarında ahi evrenin.Sırtımı dönesim geldi,dedim ki en iyisi kendi köşeme çekilmek.Ya diğerleri de senin gibi giderlerse ne yapardım,çok zordu benim için tekrar uzaklara dalmak.Hayat,yanık bir kağıda resmini çizmek,kelamlarını lütuf eyleyip hayalini tasvir etmekti.Bu günün mutluluğunu yarına nasıl devşirseydim ya ? Pençik pençik olurdu sevdan içimde.

Sorma,yaralanmadım sanıyorsan yanılıyorsun.Güneşin mutluluğuna gözlerimi kısarken yandığımı bilemedin.Bozkırın soğuğunda bir başıma kaldım.Gafletinden aman dedim dünya kahrının,onca çileyi nasıl çekeyim bir başıma dedim,bülbülüm çilemedi,tohumun kurudu gitti.

Sorma
Hayat o kadar zormuş ki buralarda,hep bir alıp başını gitme isteği bendeki.
Sezen Aksu diyor ya bir şarkısında ;

Sorma ne haldeyim
Sorma kederdeyim
Sorma yangınlardayım zaman zaman

Sen de sorma emi hayat,beni bozkırına kapat
Bu kadar kötü hale getirdiğin için insanlığı
Utanıyorum senden
Sorma beni hayat,beni bozkırına kapat.

( Fotoğraf Özcan Alper'in güzel filmi " Sonbahar'dan " )

3 Kasım 2011 Perşembe


Sevda Dediğin

Soğuk gecelerde tren garlarında uzun bekleyişler,eve geri dönüşler.Sizi uğurlayan bir sevdiğinizin olması hayatınızda.Diğer insanlardan farklı davranan,kızıp söylendiğinizde susan ve beş dakika sonra tekrardan size sokulan.Yürürken kolunuza giren,yemek yerken karşınızda oturan,sevdiğiniz bir diziyi izlerken birlikte yorganın altına girdiğiniz,size sıcaklık veren birisi.

Bir yıldan fazladır bana gülüyorsun ya,her seferinde susuyor ve " ama seviyorum ne yapayım işte " diyorsun ya.Bir hafta bile zor geliyor bana,bakışlarından uzak kalmaya.

Uzun zamandır gülüyorum ya,senin sayende.

Hayat
Yalnızca sen olduğun için dört mevsim.