12 Mayıs 2009 Salı

Alacaaydınlık



Üç şeyden kesinlikle emindim.Birincisi,Edward bir vampirdi.İkincisi onun ne kadar güçlü olduğunu bilmediğim bu vampir benim kanıma susamıştı.Üçüncüsü ona koşulsuz ve geri dönülmez biçimde aşıktım!


Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün!


Stephenie Meyer’in Alacakaranlık’ından seçmeler ile başlamak istedim bu yazıma.Param olmadığı için son üç kitabını daha alıp okuyamadım.Fakat maaş gününü sabırsızlıkla bekliyorum doğru kitapçıya gideceğim.Kitabı okurken Bells’e bir kez daha hayran kalmamak mümkün değil.İstiyorum ben ya bir tane Kristen şöyle başucumda oturuversin…Zafere son bir ay kaldı ve ben çok telaşlı ve korku doluyum.Telaşlıyım çünkü emek verdim ve çalıştım bunun karşılığını almak istiyorum ve merak ediyorum.Korkuluyum çünkü;deneme sınavlarında aldığım puandan daha az bir puan almaktan korkuyorum.Ayrıca hiç matematik yapamadığım için sözel zekama güvenimin tam olmasını sağlamakla meşgulüm.Sanırım bundan sonra yapılabilecek çok fazla şey yok.Tabi ipleri bırakmayıp aynı tempoyla devam etmekten başka.Ha iyi bir dehaya sahip iseniz bunlara gerek yok tabi…Son sınavımızda anket yaparken sınava kompozisyon sınavı eklensin dedim.Bence gayet mantıklı.Bilginin yanından kültür düzeyimiz ve iletişim düşünen öğrenciler için yazma yeteneği olanlar değerlendirilse ne kadar güzel olurdu.Tıpkı şuan şunu hayal ettiğim gibi.


Onun haricinde kendimi çok fazla strese soktuğum da aşikar.Her gün evimizde bu muhabbet.Ve de arkadaşlarınızdan yediğiniz kazıklar.Daha birkaç yazı önce yazmıştım lise hayatını unutamayacağım diye ama tüm fikirlerimi değiştirdim.Bu kadar ucuz insanlarla değerli sohbetlerimi paylaştığım için çok pişmanım.Sanırım bu biraz tılsımla ilgili bir şey.Acaba Eylül dünkü bölümdeki gibi bana da bir tane tılsımlı kolye yapar mıydı istesem?Yani demek istediğim hiçbir şey göründüğü gibi değilmiş.Ama ben her zamanki gibi sessizce çekildim aradan.Bazen iyi niyet ters tepiyor ve sizin üzerinizde patlayıveriyor.Maalesef bazı arkadaşlarımı hayatımdan çıkarmak zorunda kaldım ve mutlu olmadığımı söyleyemeyeceğim.Her gittiğim yerde bu problemleri yaşamak zorunda mıyım anlam veremiyorum.Her neyse unuttum gitti zaten,düşünmem gereken daha önemli şeyler var önümde.Hepsinin derdini biliyorum ama.Hayatın gerçek yüzünü görmemiş gül gibi yetiştirilmişler.Zamanla yara alacaklar ama farkında değiller.Onlar için tek dileğim çabuk iyileşmeleri…Bu arada o kadar uzak kaldım ki buradan,kendimi özgür hissettiğim tek yerden.Şu sınavı başarıyla bir atlatayım inşallah en kısa zamanda yeniden buradayım…


Erdal Güney dinliyordum ben de bu satırları yazarken.Ne güzel sözler,ne güzel bir yorum…


Adımlarken sensizlikte şu ömrü

Gecede ay günde güneş salkım söğüdü

Yaralarda acınırken,hüzünlerde avunurken

Yüreğimde sensin bahar

Esen bir yel düşler yazar

Rüzgarım ol gülüm,yangınında külüm

Nefesin vurmazsa yüzüme

Senden bana gelen ölüm


Eurovision heyecanını kaçırmamanız dileğiyle…Malum ortada bir Hadise var:)

Veda ediyorum fonda Nancy Sinatra-Bang Bang(My baby shot me dawn)