28 Haziran 2012 Perşembe

Everything Will Flow



Yeni bir sabahı ayık karşılamak üzere yatağımın üstünde oturuyorum.Üzgünüm çok.Ne zamandır ertelediğim "Çizgili Pijamalı Çocuk" adlı filmi izledim.Ağladım epey.Benim ağlamam bir şeyi değiştirmedi elbet.Lakin hala etkisindeyim,faşizmin vardığı boyutlardan ya da insanlık dışı muamelelerden bahsetmeyeceğim.Herhangi bir kişinin canına zarar gelse bile yüreği yanan insanlardanım.Herkesin yanmalı,yanmalıyız alevler içinde.Bu bir dirhem bir çekirdek dünyaya dayanabildiğimiz için.Sormalıyız kendimize öyle değil mi,bu pis dünyada nasıl yaşıyoruz diye.

Ben derin bir uykuya yatmak istiyorum,yatmalıyız.
Ben her şey su olup aksın istiyorum,akmalıyız.
Bizi bekliyorlar,iyi haberlerle.

Suede'nin "Everything Will Flow" adlı şarkısını dinlemediyseniz bence çok şey kaybettiniz.
Bu şarkıyı dinlerken adeta yok olduğumu hissediyorum.Derin bir uykuda,burnumun ucunda minik bir sıcaklıkla.
Akarken tüm bedenim.

"Sleep away and dream a dream 
Life is just a lullaby"

26 Haziran 2012 Salı

Koltuk

Büyüyebiliyorum,bir el uzanmadan.Her zaman son defa diye başlıyorum talihsizliklerden bahsederken lafıma.Beyaz bir duvarın önüne iliştirilmiş eski,ahşap bir sandalye ve yanında küçücük bir demlik.Eski bir divan,radyoya dolanmış bir kaset belki.

Uzak ihtimaller peşinde koşmadım hiçbir zaman.Hayatta çok az şeye inanırım,oysa geri kalan kısımla bile baş etmesi çok zor.Çok zor hüznümü aşmam,diğerleri için endişelenmeden yaşamam.Bilmem,böyle mizaçlıyım demekten başka sözüm yok.Sakınmıyorum,bulamıyorum.

Odamı özlemişim.Yeşil duvarlarımı ve yeşil çarşaflarımı da.
Yok sanırım camgöbeği.

Sonra annemle konuşuyorum,pek uykucu.Günün yarısını uyuyarak geçiriyor.
Küçük şehrimiz,belki pek sıcak değil.Samimi değil.Ama ananem ve dedem yaşamış bu evde.Sonra annem bu evde doğmuş.Ben de 11 yıldır bu evde yaşıyorum.Ahşap merdivenlerimiz gibi inip çıkmaktan başka şansımız yok,annemle benim hayatımda.

Bazı şeyler size bahşedilmez,kendiniz kazanmak zorundasınızdır.Bahşedilmeyen şeyler malk mülk ise üzülün,kolay sahip olunmuyor.Şayet sevgi ise daha da üzülün,onsuz olmuyor.

Sert bir tahta parçasının üzerine uzanıyorum.Tahta kuruları ile kurulan bir arkadaşlık,tavan arasından sızan güneş ışığı ile toz bulutu olasım geliyor.

Daha derine inmeden,tekdüze oluyorum.Dertop.Bu yüzden oturma odamızdaki koltuğu seviyorum.Yıllardır oturuyorum fakat sesini bile çıkarmıyor.

Hayatı ise sevmiyorum,yıllardır üzülüp isyan ediyorum ama tek ses yok.
Beni kaale almıyor.

Oysa ona diyecek çok lafım var,sakınıyorum.

25 Haziran 2012 Pazartesi

Puzzle


İlk defa puzzle yapıyorum hayatımda.Hem de bin parça ve minyatür.Normalinden daha ucuz diye minyatür aldım.Aynı zamanda parçalar daha küçük olunca puzzle daha zarif duruyor bana göre.Picasso'nun bir tablosu ismini bilmiyorum.Sadece siyah,beyaz ve gri renkten oluşuyor.Başlangıç için epey zor.Fakat hızla yol alıyorum,saatlerce başında olsam da.

Puzzle halısı alamadığım için altına annemle kartondan bir zımbırtı yaptık.Çok eğlenceliydi.

Bitirebilirsem şayet çerçeveletmek isterim.Duvarımda onun için çok hoş bir yer var.

Sıradaki kitap ise "Çavdar Tarlasında Çocuklar."

In Treatment'ın ise ilk sezonunu bitirmek üzereyim.Bir yıl sonunda.


24 Haziran 2012 Pazar

Bir Türk Ailesinin Öyküsü


"Bir çocuk kalbinden sevgi,büyüklere kıyasla daha kolay silinebiliyor.O kalp yanlış bir karar karşısında isyanla çarpıyor ama bu isyana kimse kulak asmazsa,sevgi ölüyor.Çocuğun zorlamasıyla değil,kendi kendine yok oluyor sevgi.İnsan bunu çok ileride,büyüyüp olgunlaştığı zaman,eski günlerde kalmış bir huzursuzluğun nedenini araştırdığında bulup çıkarıyor."

İrfan Orga'nın "Bir Türk Ailesinin Öyküsü" adlı kitabından..

Tarihe,anılara ve eski İstanbul betimlemelerine merak duyan herkesin okuyabileceği güzel bir kitap,aynı zamanda hüzün dolu.

23 Haziran 2012 Cumartesi

C'mon

Annem benim için güzel yemekler ve tatlılar yapmış.Çok mutlu oldum.Hem onu gördüğüme hem de yemeklere.Birlikte güzel bir akşam yemeği yedik.Ayaküstü Meryem teyze ile dedikodu yaptık mahalle hakkında,güldük eğlendik.

Eşyalarımı odama taşıdım,anneme hediye matruşkasını verdim.Pek sevdi.
İstanbul maceram yaz tatiline girdi,ara verdik kendilerine.

Yirmiliklerimi aldırışlarımdan sonra dişlerime bir hayli özen gösterir oldum.Yanımda diş ipi,diş pastası,gargara ve bir sürü diş temizliği ürünü getirdim.Hemen yeni banyomuzun aynasının önüne dizdim.Tam istediğim gibi olmuş,aynamızın önünde isteğe bağlı yanan sarı,loş bir ışık.

Hemen bahçeye koştum.Güllerim benim boyumu aşmış neredeyse.Papatyalarım ise bahçenin yarısını kaplamış.Bahçemizin her köşesine yaz gelmiş,ortasında da masamız daha ne olsun.Tek eksiğimiz bir deniz.Hep özlem duyarım.

Biriken puanlarım ile bir cep kitabı aldım gelmeden.İrfan Orga'nın "Bir Türk Ailesinin Öyküsü" adlı kitabı,Everest Yayınları tarafından basılmış.Hüzünlü bir aile öyküsü,yaşama direnme mücadelesi.Hüzünle okuyorum ben de.

Tam da dinlediğim şarkı Panic!At The Disco & Fun.: düeti olan "C'mon" adlı şarkı.
Çok severim.


Ve ben bugün çok ağladım.Arkamda seni bıraktığım için.
Yaz tatiline girdiğimiz için,seni göremeyeceğim için.
Ve ben bugün çok ağladım.
İki buçuk senedir yanımda olduğun için,minnetle ağladım.
Özlüyorum seni.
Hem de çok.

22 Haziran 2012 Cuma

Gönlüm Pek Dolu

Biraz alışveriş yaptım öyle ucuzundan şeyler,sonra odam için istediğim birkaç şey vardı onları aldım.Yurt paramı yatırdım,bir kez daha sıcaklardan ve halk otobüslerinden nefret ettikten sonra şimdi rahat sayılırım.Tüm notlarımız da açıklandığına göre rahat bir şekilde evimin yolunu tutabilirim.
Yarın gidiyorum.

Bol bol kitap aldım kendime yazın okumak için,sonra film izlerim ve yarım kalan dizilerimi tamamlarım.

Kamu personeli sınavı için çalışmalara başlamam lazım,arada bu sene ilk defa tadına baktığım Ales için de çalışma yapmak gerek.Soru çözümü yeterli olur sanırım.

Tübitak projelerinden birkaçına başvurdum.Bir tanesinin çıkmasını umuyorum.Hem yazım yeşillensin hem de sertifika meselesi.İşaret dili kursunu bitirme sertifikamı da aldım bu arada.

Çok sıcak İstanbul,yazın pek çekilmiyor doğrusu.Çok farkı olmasa da benim memleketim daha nemsiz buralardan.

Canım nasıl muffin istedi,bizim orada da bulamam ki yazın.Umarım yarına kadar yiyebilirim.

"Birini" çok özleyeceğim.Yaz boyu çok nadir görüşebiliriz sanırım.Ama olsun,ben o "birini" seviyorum çok.

En çok bahçemde açan gülleri merak ediyorum.
Çok özledim onları,çiçeklerimi.

19 Haziran 2012 Salı

Sessizlik


Artık tek dileğim eve gitmek.Annemi çok özledim.Minik şehrimde,güzel bahçemde annemle birlikte yaptığımız kahvaltıları özledim.Birlikte kahve içmeyi özledim.

Bir sene içinde çok yordu beni İstanbul.Mutluydum ama yıprandım aynı zamanda.Dersler,insanlar.. Çoğu samimiyetsiz.Küçük dünyamdan uzun süreli dışarı çıkmak,güneşe gözlerimi alana kadar bakmak pek bana göre değilmiş.Ufak şehirlerin ufak insanlarıyız biz hep dediğim gibi.

Diş ameliyatımı da oldum,sorunsuz ve güzel geçti.

Belki de kimseyi arayıp sormuyorum,belki de kızıyor insanlar bana.Küçüklüğümden beri beni de kimse arayıp sormadı,zor zamanlarımda kimseden yardım almadım.Her işimi kendim hallettim.
İlerisi mi ? Kimse uğurlamayacak belki beni.Benim de kimseyi uğurlamayacağım gibi.

Bilmem ki,dünya çok fazla bana.Zarar,zehirli bir şeyler var içinde.Çıt kırıldım değil benim gibi,hislerim gibi.

Anlamak güç her şeyi,evrim geçirmek lazım arada.Evrilmek lazım.
Lakin ben hep kendim kalmak istiyorum.Kazansam da kaybetsem de.Hiç önemli değil.
Kendim olmak istiyorum.
Bu yüzden bana sessizlik lazım.
Çok fazla sessizlik.

18 Haziran 2012 Pazartesi

Fransız Misafirimiz

Sınavlarım bitti,henüz sonuçlar belli değil lakin üçüncü sınıf beni bir hayli yordu.Bu kadar zor geçeceğini tahmin etmemiştim.Beklediğim sonuçları alamayacağım sanırım,açıklanmasını merakla bekliyorum.

Aydın'dan gelen hem canım hem de cadı arkadaşımı ve Fransız sevgilisini dün akşam üzeri uğurladık.İkisine de bir hafta güzel bir İstanbul turu yaptırdık,gezmediğimiz yer kalmadı.Jerome benim için hediyeler getirmiş Fransa'dan.Pek memnun oldum.Ayrıca kendisi de çok tatlı,efendi bir çocuk.Tek anlamadığı Türk insanının neden bu kadar hızlı yürüyüp,hızlı yemek yeyip ve hızlı konuştuğu ! Kendisi pek yavaş zaar.

Anneme matruşka aldım hediye,rengi pek tatlı.Kendime de puzzle aldım bin parça,yazın vakit geçmiyor pek bizim orada.

Yarın ikinci yirmilik dişimi aldırmak üzere hastaneye gideceğim sabah.Artık gına geldi bu yirmilik diş aldırmalarından.Canımın acıması bir dert,dikiş acısı bir dert.Ağzın içinde,çok zor bir durum.Dikişlerimi aldırdığım gibi eve dönüyorum.
Yeter,annemi özledim.

7 Haziran 2012 Perşembe

Nem

Çok saçma.14 saattir ödev yapıyorum.Arada bulgur,döner ve pizza yeyip iki tweet attım o kadar.Bunları moladan saymıyorum.Bu arada ben üçüncü sınıfı bitirdim seneye üniversiteden de mezun oluyorum lan.Zaman ne çabuk geçiyor.Bu dönem iki sınavım hiç iyi geçmedi hatta kalma ihtimalim var.Sınavda Vahabiliği sormuş.Hayır tarihin t'sinden anlamıyorsun niye muallimliğini okuyorsun madem ! Umarım geçerim.

Bunun dışında Moldova'nın bu seneki Eurovision şarkısı hiç fena değilmiş aslında.Pasha Parfeny söylüyor.

Vişne suyumu da içtim sabahı bekliyorum ben.

Kütüphaneden fotokopisini aldığım kitapların yazarlarının adını almadığım için haliyle ödevime kaynakça yapamadım.Çok şekilim.

Valla çok sıkıldım ben,yazları sevmiyorum.
Nem.Öyle.


4 Haziran 2012 Pazartesi

Ucuz

Final zamanları can sıkıntısı.Saatin tik takları dahil çevremdeki her sesi algılama düzeyim en üst noktalarda.Başım da çok ağrıyor,doktor migren başlangıcı demişti birkaç ay önce acilde acı içinde kıvranırken.Yazın tedavi olsam iyi olacak.Tabii önce şu saygısız ve kaba yirmilik dişlerimden kurtulmam lazım.Acı.

Cuma günü sınavlarım bitiyor ve Aydın'dan canım arkadaşım,en sevdiğim geliyor.Pazar günü İstanbul'da.Hem de buralara ilk defa geliyor.Fransız bir sevgilisi var kendisinin.Salı günü de onu bekliyoruz.Şöyle dostlarımla sıkı bir hafta geçirmeyi planlıyorum finallerimin ardından.Huzur bu.

"Bir gün karşılaşıcaz bir yerlerde
Selam vericem sana
O gün konuşucaz hep seninle"

Bir Melis Danişmend şarkısı.
"Ucuz"